yüzleşme yazıları

İzmir’in, “soylulara karşı köylüleri” savunmak için yola çıkan “Köylü” adlı bir İslâm millet gazetesi, Meşrutiyet ilânının üstünden iki ay bile geçmeden ne diyordu, hatırlayalım:

“Müslümanlar diğer vatandaşlarının ağabeyisi yani büyük kardeşleridir…” (Hakimiyet Meşrutiyet, Köylü gazetesi başyazı,30 Eylül 1908)

Uzun lâfın kısası: Türkiye tarihinde meşrutiyet denilen, hem de bir değil iki kere ilân edilen şey; bir “ağalık-beylik”, bir “ağabeylik” düzeninden ödün vermeye yanaşmayan bir düzendir.

Hele hele “hürriyet” dedikleri nedir ki? Evlere şenlik bir “yeni moda”dır.

Meşrutiyet’in anayasasında “Devletin dini İslâm’dır” yazar iken ve “hilafet” makamı korunur iken, her dinden vatandaşların “hür ve eşit” olması nasıl açıklanabilir?!

Bugün de anayasa bütün vatandaşların “özgür ve eşit” olduğunu yazar, lâkin her dinden vatandaşların eşit oluğu “Kitap”ta yazmaz ve bu eşitlik “modern” Cumhuriyet yıllarında bile mümkün olmaz.

Aynı baskı ve şiddete maruz kalmak bakımından da insanlar arasında “eşitlik” mümkün ola bilir ve bu nedenledir sadece “eşitlik” değil, anayasal bir düzende “hür ve eşit olmak” şartının aranması gerekir.

1908’den sonra sahici bir anayasal düzeni, İslâmların diğer dinlerden vatandaşlarla “hür ve eşit” olduğu bir düzeni isteyenler de vardır, aynı günümüzde olduğu gibi:

“Özgürlükçü olanları bazıları iki kısma ayırmaktadır. Bunlardan birincilerine gerçek özgürlükçüler diyorlar ki bunlar kendi özgürlük haklarına ne kadar saygılı iseler başkalarının özgürlük hakkına da o kadar saygılıdırlar. Bunların gözünde başkasının vicdanı ve düşüncesi kutsal, kişisel saldırıdan azadedir. İkincilerine gelince bunlar sahte bir doğrultuda, yalan bir bağlılıkla herkesi kandıran, veya çoğunlukta bulunanların… kendi düşünce ve inancından başkasına saygı ve değer vermeyi uygar bir görev ve insanlık olarak anlamayan kişilerden ibarettir. Bunlara yalancı özgürlükçüler (abç-tu) adını vermekte tereddüt etmeyiz.

Çünkü özgürlük demek bazılarının yengisi bazılarının yenilgisi demek değildir (abç). Özgürlük, kanunen başkasının haklarına saldırmamakla sınırlıdır. Özgürlük başkalarının vicdan ve düşüncesi üzerinde titremek, onları ortaya koymak ve korumak, başkalarından da kendi düşüncemiz ve vicdanımıza saygı beklemektir…” (Hakimiyeti Milliye, Başyazı, 19 Eylül 1326 (2 Ekim 1910, Cenap Şehabettin, “Yalancı Hürriyetperverler”)

Bugün bile özgürlükten ve eşitlikten “bazılarının yengisi bazılarının yenilgisi”ni anlayan, bazılarına “milletim” diye seslenen, kalanlara “onlar” diyen bir çoğunluğa sahip olduğumuzu söylemek yanlış olmayacaktır …

Foto: Köylü gazetesi.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s