masal 30: NİHAYETSİZ NİHAYET

Eski Zaman’dır, kervancı, sabahın erinde bokböcekleri güneşi doğurmaya sancıları içindeyken yola çıkan, yollar boyu şehri arzulayandır… “Akıl ile masalın ayrıldığı vakit”tir, masallar kaya kovuklarına siner, kervancı her seferinde heybesi masallar ile dolu gelir, usanmaz… Kervancıdır,  yol bilir, yordam bilir, yol sorana yol gösterir: “Var şu dağın ardına, bir kale çıkacak karşına, o görür seni. İşte…

masal 29: İME ENA DERVİŞAKİ…

Malûmunuz, evvela Payitaht İstanbul fethedilir, Miladi 31 Mart 1909 diye tarih düşülür… Bu, “Yeni Zaman Yeniçerileri”nin, Selanik İttihatçılarının yani, İstanbul’u “yeniden” fethidir. “Eski Zaman Yeniçerileri” nin şehri fethi Miladi 1453’tür ve resmi defterlere böyle tarih düşülür. Dünyada eşi menendi görülmüş hadise değildir İstanbul’un ikinci defa fethidir ve masallarda “tekrar fetih” denir ve resmi defterlere zinhar…

masal 28: HÜRRİYET DEVRİDİR ŞİMDİ!

İzmir “muhtar”dır(1) Anlamadım! Peki, ““küstah otonomisi” (2) olan bir şehirdir denilse anlaşılır mı? ..?! “İzmir muhtar bir şehirdir!” Bu dört kelimelik tek cümle, Yeni Zaman’ın pek ileri vakitlerinin lisanıyla ifade edilirse, yani İzmir “özerk” bir şehirdir, denilirse şüphesiz anlaşılır, lâkin hak ettiği mânâyı bulur mu, meçhul... Şaşıran haklıdır, inanılır gibi değildir çünkü bu topraklarda “özerklik”…

masal 27: YENİ ZAMAN, YENİ IRGAT ve KADIN

Yeni Zaman’ın her vaktinde her köy, her kasaba, her sancak, her vilayet aynı yolda ve aynı hızla yürümez, yürüyemez... Ticarette dünya şehri olan, sanayide Akdeniz’de Marsilya ile yarışa kalkan şehir, Selanik ihtilalcilerinin “Türkçü-İslâmcı tek millet” faaliyetlerine, “31 Mart Gerici (!) Ayaklanması”na rağmen, hiç eğleşmeden, hızla kendi yoluna gider. O yolda şehrin mühim dertleri vardır, başta…

masal 26: YERLİ ve MİLLİ “MEŞRUTİYET”

Bir lâftır tutturmuşlar, “Tahsil şart!” diye.  Niye kızıştırılır bu “mektepli-alaylı” kavgası? İzmir; Şair Eşref gibi “medreseli”, Baha Tevfik gibi “Sultanili” ve çok dinli, çok dilli insanların meşrutiyet için kol kola girdiği şehir, “mektepli-alaylı” kavgasına bir mânâ veremez! Asmaaltı muhabbetlerinde ; “Viyana kapılarına dayananlar “mektepli” zabitler miydi; Balkanlar’da “toprak kaybı”na mani olamayanlar “alaylı” zabitler miydi?” der,…

masal 25: “İHTİLALCİ” ve TABİAT KANUNLARI

“Dün bir, bugün iki…”  Meclis-i Mebusan seçilip toplanalı daha üç ayı bulmamıştır, Selanik “ihtilalci” zabitleri, Balkanlar’daki “vatani” görevi unutur, boğazına kadar siyasete batar… “İhtilal” Abdülhamit’in anayasayı yürürlüğe koymasıyla bitmez, yeni “ihtilalci” planlar peşinde koşulur. Sadrazam indirilir, nazır değiştirilir! Mektepli zabitler ne zamandır Alman hocaların elindedir ve Alman hayranı olup çıkmıştır! Yemez içmez; Almanya aşkı ve…

masal 23: SEÇİMİ İTTHATÇILAR KAZANDI!

Resmi defterlerde, “mebusların büyük çoğunluğu” İttihatçı diye yazar… Milli yalandır. Ters yüz edip söylense o tekerleme, “Mağlup sayılır bu yolda galip gelen!” deyişi tam da bu yalanın resmini verir. 1908 Seçimi ile oluşan Meclis çoğunluğu “ittihatçı”dır, ama netice, hiç de Selanik ittihatçılarının umduğu gibi değildir! Ya nasıldır?.. Lâfı dolanmadan gelsin:İzmir mebusu Istepan Ispartalıyan Efendi gibidir……

masal 22: MEŞRUTİYET “MASALI”…

Bu “masal” lâfı, resmi defterlere yazılan  “boş sözler” içindir, karışmasın, kaya kovuklarındaki “Saklı Masallar” için değil! “Saklı Masallar”a kıymet vermeyenler, sade resmi defterlerin yazdıklarına inanır ve bu memlekete “meşrutiyet” geldiğine iman eder! Hem de bir değil iki “meşrutiyet” birden çıkıp gelmiştir, sade padişah iradesi ve sade “kılıç zoru” ile!.. Bu memlekete “meşrutiyet” geldiği bir “masal”dır…

masal 21: YENİ ZAMAN DERVİŞİ

Tarih, masalları kovulmuş, düzmeceler üstünden “geyikli” bir devlet inşasıdır. Kaya kovuklarında saklı masallarda, tarih değil, sadece senin olan geçmiş vardır. Meselâ geçmişindeki “Üç Meşrutiyet Kahramanı” masalını, “tarih”te okuduğu “Geyik Muhabbeti” kadar bilmez çok insan. Çünkü masal dinlemez, "Bana masal anlatma" der, burun büker. Masalları hep “aksakal”lar anlatmaz;  iki örgülü ak saçıyla, ak yazmanın altındaki nur…