DANTE’nin İZMİR’i (son)

“Gece ile korku ve dehşetin kavga ettiği, sırtlanların sıçradığı bir yerde, ölümün yeraltı mahzen ve mağaralarına benzeyen karanlık bir yolda idi ki, ey ilahi yolcu,.. layemut (ölümsüz) şairi gördün; adımlarını takip ederek aradığın bir yere, Hakk’ın ve hakikatin saltanat sürdüğü bir diyara geldin; kendini korkunç ve esrarlı bir büyük kapının önünde buldun. Bu… : “Ümidi,…

DANTE’nin  İZMİR’i (4)

Yazar Mehmet Şevki “dinden çıkmış” biri değildir. Uzun yazısında yer yer Muhammet ümmetinin de bu uzun savaşlardan çektiklerine ayrı yer verir ve Dante’ye “Suları Tutuşan İzmir”i haykırır: “…Ve bunun içindir ki ey Dante, ben de sana geldim; mezarından çık, benim memleketime de gel; ben de sana Şark’ın ilahi bir tepesinden yeni bir dünya göstereceğim. Evet,…

DANTE’nin İZMİR’i (3)

Dante’nin Cehennem’i, her biri ayrı bir günahı işleyenlerin azap çektiği  dokuz katlı bir çukurdur, inildikçe suç ve ceza ağırlaşır ve her şeyin merkezinde olan “İblis”tir. Fakat Mehmet Şevki Cehennem’in sadece sekiz katına değinir. Birinci kat Hıristiyanlık’tan önce doğup vaftizden yoksun kalmış ruhlara ait olduğu için, bir İslâm olarak bunu cehennemlik bir günah olarak görmüyor olmalıdır.…

DANTE’nin İZMİR’i (2)

Yangından kaçan Hristiyan ahali Liman ve Kordon boyuna yığılır. Ege içlerinden sürülenler 9 Eylül’den önce gelmeye başlamıştır: “Mehtap güzel, fakat İzmirlilere korku veriyor” başlıklı bir haberde İstanbul’un Akşam gazetesi, 9 Eylül günü bir İtalyan muhabirine dayanarak  İzmir’deki durumu şöyle aktarır: “Her saat geçtikçe şehre gelen mülteci ve firariler her tarafı dolduruyor…”( Akşam, 9 Eylül 1922,…

DANTE’nin İZMİR’İ (1)

“Ey şair; ey sazının hürriyet ve intikam sesleriyle dünyanın haksızlıklarını, fenalıklarını telin eden büyük muganni (şiiri nağmeli okuyan)…” Böyle başlar 1 Kasım 1922’de Ahenk gazetesinde iki sayfa sekiz sütun üstüne verilen uzun başyazı! Başlık: “Dante’ye”dir. Yazının altında Mehmet Şevki imzası vardır, yanına düşülen tarih, 14 Mayıs 1338’dir (1922). Demek ki ilk o tarihte yayınlanmıştır bu…

“DEVLETİN DEVAMLILIĞI” ve …

“Devletin devamlılığı” gereği bütün belgelerin devlet arşivlerinde bulunduğuna kuşkum yok. Geçmişinden “emin” olan devlet bu belgeleri “kozmik oda”da saklamaz, hepsini “övünerek ve güvenerek” yayınlar. Geçmişe dair belgeler gizli kaldıkça, kırk seçim de yapsanız,  “gizli-karanlık” odaklar iktidarda kalır. 27 Mayıs’lar, 12 Mart’lar, 12Eylül’ler, 28 Şubat’lar, 15 Temmuz’lar hep kapıya gelir dayanır. Ya da kudretli ve “Tek”…

BİR BELGE ve YÜZ YILLIK TAHTEREVALLİ

16/9/1338 (16 Eylül 1922) tarihli Ahenk gazetesinde,  Ordu Kumandanı Ferik (korgeneral) Nurettin imzalı, 16 Eylül tarihli ve 5 Numaralı, üç maddelik örfi idare beyannamesi (sıkıyönetim bildirisi) yayınlanır. Ben bu bildiriyi daha önce de yayınladığımda, “İstiklâl Harbi”ne  “Kurtuluş Savaşı” diyerek allayıp pullayan, toz kondurmayanlardan çıt çıkmıyor! Neden acaba? Söz konusu üç maddelik bildirinin ilk iki maddesi…

İZMİR’in Fethi Kutlu Olsun! (2-son)

Nihayet İzmir 9 Eylül 1922 günü “FETH” edilir!İttihat ve Terakki’nin Aydın, Menteşe, Saruhan vilayetleri sorumlusu Celal Bayar şöyle devam eder anılarında:“Bu mücadele bir şehri (İzmir) kurtarmak savaşı değildi... ticareti reayanın (Hıristiyan uyrukların) ... elinden kurtarmak savaşı idi. Tedbirler soyut askerî ve idarî alanda kalmış olsaydı, istenen amaç asla gerçekleşmeyecekti... Gâvur İzmir’in Türkleştirilmesinde bu hareket, idarî…

İzmir’in “FETHİ” Kutlu Olsun! (1)

9 Eylül İzmir’in “Kurtuluşu!”Türkler ya da İslam millet İzmir’i fethetmedi mi? Niye “fetih” kutlamaları yok!İttihatçı eğitimde İzmir’in “fatih” olarak “Çaka Bey”(1076) adı geçer.Çaka ne demek? Neden bir Türk anne-baba oğluna “Çaka Can” ya da “Çaka Han” adını vermez? Τσάκα; yani Çaka Yunanca olmasın, hızır gibi yetişen, hızlı, çabuk anlamında olmasın?!                                                               **       **       ** Çaka,…

“İSTİKLÂL” Nedir (5)

yüzleşme yazıları İzmir’in, “soylulara karşı köylüleri” savunmak için yola çıkan “Köylü” adlı bir İslâm millet gazetesi, Meşrutiyet ilânının üstünden iki ay bile geçmeden ne diyordu, hatırlayalım: “Müslümanlar diğer vatandaşlarının ağabeyisi yani büyük kardeşleridir…” (Hakimiyet Meşrutiyet, Köylü gazetesi başyazı,30 Eylül 1908) Uzun lâfın kısası: Türkiye tarihinde meşrutiyet denilen, hem de bir değil iki kere ilân edilen…