Rahmetli Mehmet Bozışık’la birlikte Erdal Talu, Şeref Yıldız, Ahmet Kardam, Aynur Hayrullahoğlu, Fahrettin Filiz, Fikret Demir ve ben, Eylül 1989’da yurda dönmüştük.

Kutlu ve Sargın tutukluydu ve onların da, bizim de dönüş amacımız aynıydı: Türkiye Birleşik Komünist Partisi’ni yasal olarak kurmak.

Bazılarımız havaalanında tutuklandık. 10 Kasım’da tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildim. Aşağıda, Tempo dergisinin (26 Kasım-2 Aralık 1989) benimle yaptığı, bol fotograflı söyleşi var. Demokrasi tartışmalarında bir tarih belgesi olarak yer alsın istedim.

“Komünist Parti Demokrasinin Güvencesidir”

TÜRKİYE BİRLEŞİK KOMÜNİST PARTİSİ YASAK AMA ÜYELERİ ORTADA. TOPLANTILAR, KOKTEYLLER DÜZENLENİYOR. TBKP BU MEŞRUİYET NOKTASINA NASIL GELDİ, YASALLAŞMA KONUSUNDA NELER DÜŞÜNÜYORLAR? TBKP ÜYESİ TALAT ULUSOY, DEĞİŞEN DÜNYA VE TÜRKİYE’DE KOMÜNİSTLERİN YERİ ÜZERİNE SORULARIMIZI YANITLADI.

Türkiye önemli bir toplumsal uzlaşmanın eşiğinde. Artık devlet televizyonunda 141., 142. ve 163. maddelerin kaldırılması, komünist bir partinin yasallaşması tartışılabiliyor. Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) üyeleri, birbirleriyle ve basınla tanışma kokteylleri düzenleyip, parti yıl dönümlerini yasal olarak kutlayabiliyorlar. 42 yaşındaki, şehir mimarı Talat Ulusoy da bir TBKP’li. Uzun süre yurt dışında yaşamış. 22 Eylül 1989’da yurda dönmüş ve yargılanmaya başlamış. İlk duruşmasında “TBKP üyesi olduğunu, bu partinin görüşlerinin suç olamayacağını, aynı görüşleri savunan insanların da suçlu sayılamayacağını” ifade etmiş. Halen tutuksuz yargılanan Ulusoy, “TBKP, sosyalizme yeni bakış, sivil toplım” üzerine sorularımızı “bir TBKP’li olarak” ama partisinin adına konuşmadığının altını ısrarla çizerek yanıtladı.

TEMPO: İktidarın tavrında, komünistlere karşı görece bir yumuşama söz konusu. Mesela siz tutuklu değilsiniz. Böyle bir meşruluk zemini nasıl kazanıldı?

ULUSOY: Kanımca meşruluk, başta, kamu vicdanında oluşan bir kabul anlamına gelir ve ortak bir demokrasi, insan hakları çerçevesinde Türkiye’de de bir komünist partisi meşrudur. Hem dünyanın barış içindeki geleceği açısından bir komünist partisinin ülkeye ve dünyaya yararlı düşünceler taşıdığı anlaşılmıştır, hem de toplum çoğunluğunda pozitif bir anlayış oluşmuştur. 12 Eylül’den bu yana sola ve komünistlere yapılan baskılar, onların görüşlerine merakı arttırdı. Sayın Haydar Kutlu ve Nihat Sargın da, sanırım, bu toplum vicdanındaki meşruiyete dayanarak açık, yasal bir komünist parti kurmak için Türkiye’ye döndüler. Bu dönüş, bu meşruiyetin hiç de temelsiz olmadığını göstermiştir. Şöyle; o günden bu yana kimi gazetelere ve bazı yayın organlarına baktığımızda, kamuoyu yoklamaları toplumun çoğunluğunun bir KP’den yana olduğunu gösteriyor. Kaldı ki bir toplumda azınlık partileri de olacaktır. Temel insan hakları açısından bir partinin kurulabilmesi için toplumun büyük çoğunluğunun rızası da gerekmiyor. Bu açıdan, bütün düşüncelerin özgürce savunulabilmesi ve örgütlenebilmesi gerekiyor.

TEMPO: Peki, yasallığa geçişin önündeki engeller neler?

ULUSOY: Bu konuda, tek başına komünistlerin çalışmaları yetmez. Bir toplumsal mutabakat gerekir ve mutabakatı geçen gün TV programında gördük. Yapılacak iş, meşruiyeti artık tartışmasız kabul edilen komünist partinin önündeki yasal engelleri, bir teknik işlem olarak kaldırmaktır ama bu, tek başına, Türkiye için yeterli değildir. Türkiye’de bir sistem olarak politik demokrasinin kazanılması sorunu vardır. Sadece bir komünist partisinin kurulabilmesi Türkiye’de demokrasinin ifadesi olmayacaktır. Bir rejim sorunu vardır. Tam bir demokratikleşmenin sağlanabilmesi için, en başta anayasa, beraberinde düşünce, örgütlenme ve inanç özgürlüğünün önündeki engellerin kalkması ve ilgili mevzuata kadar, bu özgürlüklere kısıt getiren engellerin kaldırılması gerekir.

TEMPO: Mecliste grubu bulunan siyasi partiler, artık, komünizmi iktidara gelemeyecek bir ideoloji olarak görüyorlar. Dolayısıyla bir rahatlıkla konuşuyorlar…

ULUSOY: Parlamento içindeki siyasi partilerin görüşlerine saygı duyarım. Ancak, soruna böyle yaklaşmamak gerekiyor. Eğer, birbirimize nasıl olsa iktidara gelemeyecek diye “tahammül” gösterirsek, bu demokratik bir tavır olmaz. Toplumun ihtiyacı tahammül değil, hoşgörüdür. Hoşgörü bir yaşam tarzıdır. Bunu yerleştirebilirsek, bir azınlık partisiyle bir çoğunluk partisinin eşit haklara sahip olduğunu düşünürsek, doğru davranmış oluruz.

TEMPO: Sizce komünistlerin Türkiye’de iktidar şansları var mı? Şöyle de sorabiliriz; sivil toplum için mi komünist partisi yoksa iktidar olmak için mi?

ULUSOY: Ben, iktidar istemeyen bir partinin demokraside çok fazla bir anlamı olacağını sanmıyorum. Bu nedenle, her parti için geçerli olan şeyin bir KP için de geçerli olacağına inanıyorum ve Türkiye’deki komünistlerin, bugüne kadar yasal olarak halka sesini duyuramamış bir partinin sivil ve demokratik ortamda yapıcı düşünceleriyle çok önemli destek alacağına inanıyorum. Bu destek komünist olmayanlar için ne bir korku olmalıdır, ne de iktidar olamayacağı düşüncesiyle ona evet denmelidir. Üstelik yeni kurulacak bir komünist partinin rejime şöyle bir faydası vardır. Demokratik komünistlerin, dünyaya değişimi ışığında kendilerini hızla yenilemeye giriştikleri, önemli ölçüde yeniledikleri için ülkelerine katılacak çok şey var ve düşüncelerini gizlemeyen, Stalinist yanlışlardan kurtulmuş bir komünist parti, demokrasi açısından ve ülkenin esen geleceği açısından bir güvencedir ve bu anlamda destek görecektir.

TEMPO: Biraz da sosyalizmi yeni tarifiniz üzerine konuşalım…

ULUSOY: Geçmiş anlayışta, demokrasi daha güzel bir topluma varmak için araç olarak görülmüştür. Bugün ise ben, demokrasinin bir amaç olarak görülmesinden yanayım. Başında herhangi bir sınıf, sıfat olmaksızın, insanların çok uzun zamanlardan beri getirdikleri demokrasi geleneğinde çoğulcu sınıf partilerine yer veren bir demokrasi anlayışından… Komünistler seçimle gelip, seçimle gitmelidir. Demokrasi anlayışı insanlığın temel demokrasi anlayışı olmalıdır. Sosyalizm gelecekse, hem gelecekte, hem nasıl bir sosyalizm olacağına bu demokratik sistem içinde karar verilmelidir.

TEMPO: Olmazsa olmaz proletarya diktatörlüğü şartını reddediyorsunuz…

ULUSOY: Diktatörlüğün ve şiddetin herhangi bir biçimini; ne kadar güzel, ne kadar ulvi düşünceler için olsalar da toplumsal hayatın dışına atmak gerekir. Temel pratikte şiddetsiz bir dünya gerçekleştirilmelidir. Hele Türkiye için bu çok elzemdir.

TEMPO: Marx’daki proletarya diktatörlüğünü de reddederek, modern anlamda bir Marksizm söz konusu. Peki, hala kendinizi Leninist olarak tarif edebiliyor musunuz?

ULUSOY: Gerçekten, bir düşünceyi sonsuza dek yaşayacak bir savla kavramak prensipte doğru değildir. Mesela Lenin, Prusya mareşalinin sözünü de benimseyerek, Leninizmin bağlamında “savaş politikanın uzak bir sonucudur ama devamıdır” ifadesini kullanmıştır. Şimdi bunları doğru bulmuyorum. Lenin, kendi döneminde önemli kararlar vermiştir ama günümüz dünyasının ve Türkiye’sinin o zamanki sözlerin ele alınışıyla incelenebileceğine, çözülebileceğine inanmıyorum ve bu anlamda, yeni anlayışlarla, dünyanın yeni durumunda kendimi tanımlamaya hazırım. Gerçekten, bugün duvarlar yıkılıyor. Öte yandan Türkiye’ye bakıyoruz, öyle anlayışlar, öyle duvarlar var ki, kimileri Çin Seddi’nden eski. 141. ve 142. maddeler, kadın hakları problemleri… Uygar toplum, bütün bu Çin setlerinin yıkıldığı toplumdur.

Atılgan Bayar

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s