İNSAN-DOĞA Çelişkisi

Komünistler, canlılar dünyasındaki nesnel olumsuz gidiş karşısında tarihsel materyalizmin determizmini gözden geçirerek ve tarihsel iyimserliğin aymazlığa yol açabileceğini görerek canlı ve cansızlar dünyasının tüm sistemlerindeki gelişmelere karşı son derece duyarlı olmak, toplumsal ve ekonomik politikalarında ekolojik yaklaşıma öncelik tanımak zorundadırlar.

Bu zorunluluğun kuramsal temelleri insan-doğa çelişkisinin ekoloji bilimine dayanarak yeniden açımlanmasında bulunabilir.

Ekolojik sorunların global etkileri konusunda yaklaşık bir görüş birliği vardır. Ekolojik sorunların temel nedenlerinin de global olduğu ise görülemiyor. Bunda yaşamın her alanına kolayca uygulanan “sınıfa karşı sınıf” tavrının ve Marksist düşüncenin öteki bilimlerden ve özellikle doğa bilimlerinden koparılışının payı büyüktür. Sorunun köklü çözümü için yalnızca etkilerin değil, temel nedenlerin de global olduğunu  görmek gerekiyor.  Temel neden insan-doğa çelişkisinde yatıyor.

Her canlının canlılar ortamıyla (Biyosfer) çelişkisi vardır. Her canlı türü için yaşam bu çelişkilerin mutlak değil, diyalektik doğal dengesi (ekolojik denge) içinde gerçekleşir.

Milyonlarca yıldır canlı türleri diyalektik süreçte evrilirken, kimi türler yok oldu. Öteki türlerden ayıran özelliğiyle akıllı (bu yüzden Homo Sapiens deniyor) ve yüksek düzeyde toplumsal bir hayvan olarak yalnızca insan bu sürece müdahale edebilmek, çelişkiyi sürekli kendi lehine değiştirebilmek yeteneğine sahipti.

İnsan suya, ateşe, yıldırıma, depreme ve daha sayılabilecek onu tehdit eden tüm doğal oluşumlara ve diğer türlere karşı sürekli bir savaşım içinde oldu. Yaptığı ilk “alet” ile milyonlarca yıllık bir süreyi kapsayacak olan doğaya bağımlılıktan kurtulma, “doğaya egemen olma” savaşında ilk adımını attı. Bu ilerici bir adımdı, kendini koruması ve geliştirmesi için bir zorunluluktu. Önceleri doğa-egemen karakterdeki insan doğa çelişkisinde insan lehine kazanılan başarılarla, insanın doğaya sınırsız egemen olabileceği düşüncesi doğdu. Ve, bir anlamda insan doğaya “egemen” oldu da. Marks da, Engels de, Lenin de “insan-egemen” temelli bir determinizme sahiptiler ve yaşadıkları çağ gereği doğru düşünüyorlardı. Ama bugün “egemen insan” kendi geleceğini tehdit ediyor. İnsan, egemenliğinin sınırsız olmadığını anlamakta geç kaldı.

Not: EKOLOJİ TEZLERİ  (10 Şubat 1991 tarihinde ADIMLAR dergisinde yayınlanmıştır.)

Devamı var…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s