MARKSİZM Ve Ekolojik Sorunlar
Tüm canlı ve cansız varlıklar karşılıklı etkileşim, denge hareketleri ve dolayısıyla bir bütünsellik içindedir. Bir büyük ekosistem oluşturan bu bütün; alt ekosistemler, familyalar, cinsler, türler ve bireyler zenginliğinde ve sonsuz sayıda karşılıklı etkileşimler ve kesin ölçümü olanaksız hareketli dengeler içinde varlığını sürdürüp geldi. Günümüzde insan ve insan toplumlarını inceleyen ve geleceğini kestirmeye çalışan düşünce sistemleri bu bütünselliği göz önüne almak zorundadır.
Her düşünce ve düşünce sistemi çağının verili bilgileri üzerinde yükseliyor ve bir düşünce sistemi olarak değerini sürdürmesi, ancak değişen koşullarla ortaya çıkan yeni çelişkilere yanıt verebilmesiyle mümkün. Bütünsel bir düşünce sistemi olarak Marksizm’in doğa, insan ve insan toplumlarındaki ve bunların karşılıklı ilişkilerindeki tüm oluşum ve değişimleri, bu alanlara ilişkin bilimleri çok yakından izlemesi ve bilimlere açık olması gerekiyordu, gerekiyor. Bu gerekliliği yerine getirebilmenin yolu da “kuramsal çoğulculuk”tan geçiyor. Ekoloji bilimi günümüz dünyasını açıklayabilmek ve değiştirebilmek için Marksistlere dikkate değer kuramsal yaklaşımlar sunuyor.
Ekoloji kavramı Marks’tan sonra doğdu (ilk olarak 1834-1919 yıllan arasında yaşayan Alman zoolog Ernest Haeckel tarafından kullanıldı) ve bir bilim olarak yüzyılımızda gelişti. Marks, Kopernik’in (1473-1543) “Dünya’nın kendi ekseni çevresinde ve güneşin çevresinde döndüğü” görüşüne dayalı helyosantrik (güneş merkezli) evren modelindeki dünyayı ancak zihninde canlandırabiliyordu. Oysa günümüz insanı aynı dünyaya uzaydan baktı ve döndüğünü gördü. Elektrik enerjisinin kullanımına ilişkin ilk çalışmalar Marks’ın ölümünden beş yıl önce başladı. İlk elektrik santrali Marks ölmeden bir yıl önce Londra’da yapıldı. Birinci Sanayi Devrimi’ni görmüş olsa da, Marks sanayinin büyük çaplı fosil yakıtı kullanımına ve sonuçlarına tanık olmadı. Petrolü insanlık daha önceden tanımakla birlikte, ilk petrol kuyusu 1859’da Amerika’da açıldı ve otomobil yüzyılımızda yaygınlaştı. Bu örnekler çoğaltılabilir. Çıkarılacak sonuç şu: Marks döneminin bilgi ve gelişim perspektifleriyle bir ekoloji konsepti geliştirilemezdi.
Marks Birinci Sanayi Devrimi’ni yaşadı. Bu devrimin bağrında gelişen ve verimlilikte olağanüstü artışlar sağlayan sanayiye büyük değer verdi. Marks’a göre bu verimlilik artışıyla zorunlu gereksinim maddelerinde komünist toplum ilişkilerinin koşullarını sağlayacak göreli artık oluşacaktı. Bugün verimlilikte Marks’ın düşünü bile göremediği olağanüstü artışlar sağlandığı halde, maddi gereksinimlerde süreç göreli artık oluşması yönünde değil, her üründe ihtiyaca dayanmayan bir üretim ve tüketim kaosu yönünde yürüyor. Doğa aleyhine bir çelişki yaratan bu kaosu derinlemesine sorgulama görevi önümüzde duruyor. Marks’ın işaret ettiği, ancak günümüzdeki gibi tehlikeli sonuçlara yol açmamış olan ve sınıfsız toplumla ortadan kalkacağı varsayılan insan-doğa çelişkisinin deşilmesi, sonuçlarının ekonomik ve politik yaklaşımlarımızla içselleştirilmesi gerekiyor. (devam edecek…)
Not: EKOLOJİ TEZLERİ (10 Şubat 1991 tarihinde ADIMLAR dergisinde yayınlanmıştır.)