Tarzan, Boncuk ve Kemiksiz…

Baharın gelmesiyle, Mayıs sonu gibi, Alaybeyi’ne damlayan üç cambaz bunlar. Bir de “parsa” toplayan bol boyalı sarışın bir kadın var.

Tren yolu kenarındaki geniş arsada kuruyorlar yatıp kalktıkları küçük çadırlarını, direklerini dikiyor, iplerini geriyorlar, her akşamüstü başlıyorlar gösteriye.

Atlamamalıyım, gösteriden önce palyaço Boncuk konseri (!) var:

Oy dingala dingala

Kömür de koydum mangala

Ayşe de Fatma dostum var

Çalkala Boncuk çalkala.

Çocukların en öne alındığı geniş halkanın ortasında her akşam virgülü değişmeden sergilenen aynı sahneler nasıl oluyor da hep ilgiyle izleniyor?

Boncuk’ta yükselen kahkahalar, çocuk haykırışları, Tarzan ile Kemiksiz’in ip cambazlığında nasıl oluyor da derin bir sesliğe bırakıyor yerini?!

Bir uyarıyla, bir emirle falan değil, kendiliğinden susuyor kalabalık. Önce davranıp susan kim ise, bilgiç edalarla yanındakini fısıltıyla uyarıyor:

Sessiz ol bak, yoksa düşerler!

Geç kalan, önde yer bulamayan çocuklar gösteriyi seyredebilmek için tren yoluna yakın yıkıntı temelin üstüne çıkıyor, “loca”dan seyrediyorlar. Yıkıntı olduğu şuradan da belli, temelin çevresinde yıkılan duvarlardan arta kalan bir yığın taş var. “Loca”da yer bulamayanlar o taşların üstüne çıkıp, parmaklar üzerinde yükselip boylarını uzatıyorlar!

Cambaza bak, cambaza!

Ağzı açık ayran budalası” gibi kendini cambazlara kaptırmış çocuk aklına nereden gelir böyle soru:

Bu koca arsa, bu yıkıntı temel neyin nesi?

Çok bilmişin biri kasılarak eğiliyor meraklının kılağına;

Dedemler konuşurken duydum, burası Ermeni Mezarlığı!

Doğru mu bu? Çocuk bilmez, “sessiz ol” diye uyardığı yanındaki kopil de bilmez, kopillerin hiçbiri bilmez neyin ne olduğunu, onlar cambaza bakar. Okulda öğretmenler Patagonya’yı anlatacağına anlatsa ya Alaybeyi’ndeki her taşın hikâyesini…

Günün birinde “cambazhane” arazisi duvarla çevrilir, bütün kopiller dertlenir: Cambaz nereye gelecek? Demiryolundan uzaktaki duvar daha da yükselir, beyaza boyanır, demiryolu tarafına bakan geniş kapıya da koca bir tabela asılır:

Şeref Sineması.

Mezarlıkta cambaz yoktur artık, orası mezarlık üstü “Şeref Sineması”dır. Kopiller sinemaya sevinemez.

Alaybeyi’nde iki açık hava sineması daha vardır; biri Şan’dır, öteki Cihan. Nasıl isimler ama?! Eh, geçmişi sırlı boş arsa üzerindeki üçüncü bir açık hava sineması da Alaybeyi’ne “Şeref” versin, değil mi?

Alaybeyi’nin o kadar çok sırrı vardır ki!..

Meselâ, tren yolundan uzaklaşın, denize doğru yürüyün, denize çıkmadan solda, Alaybeyi İlkokulu’nun karşısında, Karşıyaka’da benzeri olmayan bir köşk karşılar sizi…

Şimdi karşılayamaz, köşkün yerinde yeller bile esmez, kale gibi apartmanlar vardır artık!

Köşk, neredeyse beş yüz metrekare üzerine oturan üç katlı koca, güzel bir taş yapıdır, dört bir yanı bahçeli. Bahçe bir metre kadar çepeçevre, taş duvar üstüne dizilmiş oklu demir korkuluklarla çevrilidir.

Yahu bu yapı neyin nesidir, bilen yok mu?!

Alaybeyi’nin köşkü” diyen olur, ama akıl basmaz buna.

Sözlükleri dinlersen Alaybeyi “timarlı sipahilerin bin kişilik kuvvetinin başı” demekmiş; eskilere kulak verirsen, “Osmanlı’nın son dönemlerinde zaptiye alayının başı…” demekmiş.

Alaybeyi bataklığında atlar, askerler beslenecek, onların da başı olan koskoca Alaybeyi o köşkte oturacak!.. Geçiniz bunu bir kalem. Oradan oraya tayin edilen birine, genel kurmay başkanı bile olsa, burada böyle devasa bir köşk yapılmasını havsala almaz.

Alaybeyi’nde kimi büyükler hâlâ ilkokula “Sörler Okulu” derler… Hiç mi duymadınız mı? Hayret!.. İşte o okulun Hıristiyan öğretmenleri için yapılmış bir yazlık konak burası, eskilere göre. Bu daha akla uygun.

Kitapların, haritaların gösterdiği şu ki, 1922 öncesi Alaybeyi Ermeni-Rum orta tabaka esnaf-zanaatkâr ailelerinin ağırlıkta olduğu bir mahalle. Balkan Harbi ertesinde Balkan göçmeni Makedonlar ve Arnavutlar, zaman zaman Giritliler de yerleştirilmiş çevresine, çok dilli, çok dinli bir mahalle olmuş burası. Mübadeleden sonra gelenler eskisinden farklı, tek dinli, renkleri solmuş bir Alaybeyi anlatır.

Ne dersiniz, “Şeref” sineması altında kalan Alaybeyi’nin taşları biraz olsun yerli yerine oturdu mu?

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s