Çok partili ve fakat “padişahlı saltanat” düzeninden; tek partili ve “Tek Adam”lı Cumhuriyet’e geçilirken başarılanlar arasında “heykel devrimi” sayılmaz.
Oysa “harf devrimi” kadar önemlidir. Her iki devrim “hurafe”ye karşı savaşın temelidir.
“Allah, ne yerdedir, ne göktedir, mekânı münezzehtedir.”
Dindeki bu metafizik tarif “aydınlanma inancı”na uymaz. Dindarlar heykeli “put” olarak görür. “Aydınlanmacı Cumhuriyet” ise “heykel”i sever, derin mânâlar yükler…
“Aydınlanmacı Cumhuriyet” heykelciliğinde model tektir: “Ulu Önder.” Her il ve ilçede göndere bayrak çekilen anlamlı günlerde, “Ulu Önder” için “farz” kılınmış “ibadet” heykel önünde eda edilir.
Cumhuriyet’in heykel yolculuğu üç anlamlı heykel ile başlar.
İlk dikilen, 1926’da Sarayburnu’na dikilen anıttır. Önü deniz, ardı boş saray, kimselerin gelip geçmediği bu ıssız yere niye anıtı dikilir?
Rivayet, Samsun’a giderken o “köhne” gemiye buradan binildiğine dairdir… Gerçi o tarihte Galata rıhtımından gayrı gemiye binecek yer yoktur ama…
Kaidede sadece tek cümlecik var: “Heykelin tarıh-i rekzi 1926 10”. Rekz: Dikme, yere saplayıp sabit kılma demek, Arapça. Sonra sivil kıyafette, ayakta ve eli belinde. Heykeltraş Heinrich Krippel.
Sahi, neden Taksim Meydanı’na, Şişli’de bir meydanlık yere, Bayezid Meydanı’na ve hatta Nişantaşı, Teşvikiye gibi semtlerin bir yerlerine “rekz” edilmez bu heykel?
Sarayburnu sanki biraz aceleye gelmiştir. “İzmir Suikasti” davasından, İttihatçılar arasında iktidar kavgasının ardından telaşla dikilmiş olabilir.
Serbest Fırka “travma”sının ardından, 1932’de peş peşe iki “Ulu Önder heykeli” sipariş edilir. Biri “karaya çıktığı” Samsun’a, diğeri Yunan’ı “denize döktüğü” İzmir’e.
Tesadüf, her iki şehir, yerel seçimlerde “Serbest Fırka”yı desteklemiştir!
Samsun’u bilemem, ama size İzmir’dekini tanıtmak isterim. Dolmuş jargonuyla “Heykel”i tanıdıktan sonra, umarım “Ulu Önder” daha iyi canlandırılabilir.
Heykel, İtalyan sanatçı Pietro Canonica’nın eseridir. Canonica Heykel’i yaptığı sıralar İtalya’da faşizmin altın yıllarıdır, ayrıca Canonica, 1938’de “Önder (yani Duçe) Mussolini”nin heykelini de yapmıştır.
İzmir,“Heykel” için büyük fedakârlığa katlanmıştır, Dünya “Büyük Ekonomik Buhran” içindedir.
İzmir’deki heykel kadar seçilen yer de anlamlıdır; yangın yerinin ortasına, denize karşı dikilir.
İzmir Belediyesi’ne “heykel yapılacak” emri Vali Kâzım Paşa’dan gelir. Gecikmesin diye yarışma açılmaz, “ısmarlama” yoluna gidilir. “Ulu Önder”in heykel’den “hiç” haberi yoktur.
Heykel bütün yüküyle şehrin üzerine çöker. Belediye Meclisi üyeleri dertlidir, çare arar:
“Geçen gün yağan yağmur yaz yağmuru olduğu hâlde yine birçok lağımlarımızı patlatmıştır, her sene zararımız artmaktadır. Buna rağmen önümüzdeki sene için bütçemize bir şey koymak imkânını bulamadık… Bütçede görüleceği gibi lağım için ancak altı bin lira kadar bir para koyamadık… İlk tedbir olarak 70 bin lira lazımdır…” sözleri Belediye Başkanı Dr. Behçet Uz’a aittir (1)
Meclis üyesi Dr. Mithat Bey daha da açık konuşur:
“Bu gidişle yağmur yağdığında şehir içinde karşıdan karşıya geçmek ancak sandal ile kabil olacak… Bugün memleket ihtiyaç içindedir… Eğer şu İzmir şehrinin bir tarihçesi yapılsa ve onu zaten hakkımızda pek de uygun bulunmayacak olan gelecek kuşaklar okusa (filan vakitte bir meclis varmış, bunun elinde parası da varmış, o sıralarda şehrin hâli de harapmış, ufak bir yağmur şehri perişan edermiş…) derse her halde hakkımızda iyi yargıya varmayacak… Kış kıyamet gününde sokaklarda çoluk çocuk sular içinde… Tramvay yok işleyemez… Halkı kurtarmak lazımdır.” (2)
21 Nisan tarihli encümen kararı: şöyledir:
“Gazi Heykeli mahallinin tesis, tanzim ve teşciri (ağaçlandırma) için bütçeye mevzu tahsisatın, tediyesi (ödenmesi) icap eden masariften 4000 lira noksan (eksik) bulunup bu masrafın istikraz (borçlanma) parasından adi bütçeye … 28 fasılda muharrer (yazılı) 50000 liradan 23ncü faslının 5inci maddesine naklinin temini…”
Bu arada Gazi Heykeli’nin geçici kabulü için Roma’ya gönderilen üç kişinin 1900 liralık yollukları heykel bütçesinden ödenmiştir, o da genel bütçeye aktarılır. (3) Hem de memur ve müstahdemin elbise bedelleri faslından! Ayrıca halı tüccarı Ermeni Takfor Efendi’den kalan Gazi Konağı’nın tefrişi için de altıncı oturumda 1500 lira ayrılır.(4)
Peki, gereken para nereden bulunacaktır? Yeni vergiler salmaktan başka çare bulunmaz.
“Keçiboynuzu”ndan (5) süs ve av “köpek”lerinden de (6) vergi alınır. Yetmez. Bütün harcamalarda kısıntıya gidilir, çocuk yuvası ve itfaiye bütçesi bile kısılır!
Belediye bütçesi gelir faslı dokuz yüz kırk dört bin üç yüz kır beş liradır (7) ve Heykel ve meydan düzenlenmesinin yuttuğu para bütçenin dörtte biridir, iki yüz kırk bin liradır (8).
Bu harcamayı yapan İzmir Belediyesi İş Bankası’ndan borç almıştır, alınan borcun taksiti ödenemeyecektir.
Ne olursa olsun, nasıl yapılırsa yapılsın, Cumhuriyet’in ve İş Bankası’nın kurucusu ve en büyük hissedarı “Ulu Önder”in heykeli tamamlanacaktır, tamamlanır.
27 Temmuz 1932 günü Heykel resmî törenle açılır. Başbakan İsmet Paşa bir konuşma yapar ve heykeli açar. Basın bu “inkılâpçı” adımı coşkuyla duyurur.
İnanır mısınız, “Ulu Önder”in heykel dikildiğinden “hiç” (!) haberi yoktur.
- İzmir Belediyesi Şehir Meclisi toplantısı, Nisan 1932/ 3. dönem, 3.oturum, zabıtname defteri, s.19
- age, s.20
- age. 24 Nisan, 4. oturumda s.8-9
- age,1 Mayıs 1932
- age. 3. oturum, s.6
- age. 4. oturum, s.17
- age. 4 Mayıs, 7. oturum, s.15-32
- www.işte ataturk.com .