Kurucu Meclis Ne Konuşuyordu?
O gün “Kurucu Meclis”te üç oturum vardır ve ikincisi gizlidir ve bu “gizli” oturum “çok gizli” olmalı ki, tutanakları hâlâ yoktur!!!
Aleni (açık) oturumlarda “milli af” , “milli idam!” meseleleri ve mebus “izin”leri görüşülür.
Kurtarılan yerler mebuslarından Doktor Mazhar (Germen)Bey (Aydın), Enver (Tekand) Bey (İzmir), Nazillili Hacı Süleyman Efendi (İzmir), Refik Şevket (İnce) Bey’e (Saruhan) izin verilir.
Ve af önergeleri: Üçü cinayetten, ikisi eşkiyaya yataklıktan, biri yaralamadan mahkûm olan yedi Müslüman mahkûm tek tek af edilirken; Sürmene’nin Hozara karyesinden (köyünden) ve Tiriyandafil oğullarından Aşaforoğlu Yani ve arkadaşları Todoroğlu Yorika ve Avraham oğlu Haralambo ve Kosti oğlu Anastas ve Korifa oğlu Yanko’nun “vatana ihanet”ten idamlarına dair … mazbata görüşülür. Aflar da, idamlar da tek tek oylanır. Yalnız Aşaforoğlu Yani ve arkadaşlarının mazbatası görüşülürken ilginç bir tartışma olur. İzmir mebusu Refik Şevket’in hukukçu damarı kabarır, suçlarının açıklanmasını ister. Adliye Encümeni başkanı Canik mebusu Emin tepki gösterir:
“Neye dair açıklama istiyorsunuz efendim? Bunların çeşitli suçları vardır. Bunlar Santa eşkıyasındandır. Birçok insanı öldürmüşler, yol kesmişlerdir. Birçok asker öldürmüş, iç güvenliği bozmuş, birçok suç işlemişlerdir.”
Düşündürücü olan Refik Bey’in cevabıdır:
“O halde buna vatana ihanet suçu yüklemek doğru değildir.”
Hıristiyan’ın adi soygunculuğu bile “vatana ihanet” olabilir, lâkin İslâm’ın katil ve soyguncusu af ile “milli mücadeleci” olabilir!
Bugün pek çok kutlama gelir. En göze çarpanı Rusya’dan gelenidir:
“…İzmir’in geri alınışından dolayı, son derece mesut olarak Türk istiklâlinin en güçlü savunucusu olan Meclise samimî tebriklerimi sunarım. Rus halkı, Batı emperyalizminin küstahça iddialarını bitirecek olan bu kesin zaferi, büyük bir sevinçle öğrenecektir. Mümkün olduğu kadar kısa bir süre içinde Türk bayrağının geçici bir zaman için, kendisinden ayrılan bütün Türk sahillerinde tam bir gururla dalgalanacağına ve kahraman Türk ordusunun şanlı kumandanı Mustafa Kemal Paşa’nın koruması altında İstanbul ve Edirne’yi de yabancı işgalinden kurtarmaya muvaffak olacağına, Hükümetimin kuvvetle ümidvar olduğunu onun namına zatıâlilerine bildirmeme izin veriniz. Yaşasın Şark’ın emperyalizme karşı eriştiği zafer!.. Rusya Şûralar Cumhuriyeti Yetkili Temsilcisi Arailof”
İzmir, öğle saatlerinden itibaren yanmaya başlamıştır!
Şark Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir, Elcezire (Diyarbakır merkezli komutanlık) Cephesi Kumandanı Cevat Paşa Hazretlerinden gelen, yanmakta olan İzmir’in “kurtuluşu”nu kutlayan telgraflar vardır, okunur.
Gündemde bir madde daha vardır ki, alevlere teslim edilmiş İzmir ile “alay” edilmektedir sanki.
Edirne Mebusu Şeref Bey ve arkadaşları, İzmir’in adının “Güzel İzmir” (!) olmasını önerirler. Önerileri Lâyiha Encümenine gider.
Şeref Bey’in İzmir’in yanmakta olduğundan haberi yoktur! Ne gam, yakılıp yıkılsa da “güzel”dir İzmir…
Oturum beşi beş geçe biter.
“13 Eylül 1922, İZMİR YANARKEN…” üzerine bir yorum