Dünkü İkdam (1) gazetesi pek tanıdık olduğumuz bir ifade ile Osmanlı basınından bahsetti: “Almanya’nın hatta Avusturya’nın samimiyetini ve anlaşmasını tavsiye etme, değer verme ve yücelte yücelte bitiremiyorlar. Hatta devletimiz için en uygun kurtuluş çaresini o yolda buluyorlar” dedikten sonra İngiltere siyasetine karşı duygularımızın kısa süre içinde güya bu derece değişmiş olmasına hayret ediyor ve yabancı gazetecilerin bunu anlamak istediklerini söylüyor, fakat bunun anlaşılmasına imkân göremeyerek:
“Fakat memleket mi? Biz bu memleketin evlâdı, Türk oğlu Türk iken o muammayı bir türlü keşfedemiyoruz.”
Diyor. Hakikat, bu memleket evlâtlarının, Türkoğlu Türklerin akıl erdiremedikleri muammalar vardır. Bu cümleden olmak üzere bir tanesini söyleyelim:
Bugün Türklük aleyhindeki kötü yayınlarıyla Rum vatandaşlarımızı zehirleyen, Müslümanların milli duygularını tahrik ederek Osmanlı unsurları arasını bozmak isteyen Prodos gazetesi görünüşte bir Yunanlı müdürün elinde bulunduğu halde, hakikatte Türk oğlu Türk bulunan İkdam sahibinin sermayesiyle çıkıyor! Bugün Girit’in Yunanistan’a katılması sözlerini tam bir memnuniyetle şeref duyduğu sütununa geçirerek memnuniyetini saklamayan Prodos’un Osmanlı hissiyatını tahkir ederek kazandığı para Türk oğlu Türk bulunan İkdam sahibine ait oluyor.
Boykotaj’ın (2) ilk günlerinde bütün hamiyetli Osmanlılar Avusturya’ya karşı nefret göstererek Avusturya mallarını ellerinden, başlarından atarken bayramlıklarımızı bir Avusturyalı mağazasından almamızı salık veren İkdam o zaman bunu istemeyerek hatayla yaptığına yükleyerek tamir etmek istemişti. Bugün eli altında Osmanlılığa düşman bir Yunan gazetesi bulundurmasını acaba ne suretle açıklayacak?
* * *
İkdam gazetesini bu suretle çıkışmamızın hikmeti var. Çünkü birçok abartmalar, aşırıya kaçmalarla atmak istediği taşlar Tanin’e aittir. Tanin’in geçen nüshalarından birinde İsmail Hakkı Bey (3) Kamil Paşa (4) siyasetini tetkik ederken İngiltere ile aramızdaki dostluk politikasını tesis etmek büyük bir iktidara işaret etmeyeceğini söylemişti. Çünkü hürriyetin ilânının ta ilk gününde bütün Osmanlıların dostluk bağırışları ve sevgi gösterileri birleşti, bütün bakışlar İngiltere’ye çevrildi. Büyük İngiliz kavmine karşı Osmanlılar öteden beri besledikleri dostluk ve samimiyet duygusunu hep bir ağızdan ifade ettiler. Diğer taraftan İngiltere kamuoyu da aynı suretle tamamıyla Türkler lehindeydi. İki memlekette kamuoyu bu derece açık ve kesin surette birbirini takdir eder ve severse hükümetlerin karşılıklı hissiyatı beslemeleri kaçınılmaz bir emir olarak dostane yürürdü. Kamil Paşa kabinesi İngiltere politikasına taraftar olsaydı iktidar mevkiinde duramazdı. Çünkü bütün millet kendisinin aleyhinde bulunurdu. Zaten “Tanin” Kamil Paşa politikasının Osmanlı milleti gözünde tek özelliğinin İngiltere politikasını takip etmekte olmasından ibaret bulunduğunu yazmış ve iç düzenlemeler hakkında bu kadar kabiliyetsizliğiyle üstüne çektiği itirazları ancak dış politikasının yani İngiltere ile dost olmak mesleğinin kamuoyunun uygun bulması sayesinde hafifletebildiğini söylemişti. Tanin’in yayınlanmasının başlangıcından beri İngiltere hükümetine ve İngiliz kavmine karşı dostane ve takdirkâr duygular beslediği ilk makaleleriyle pek kolay ispatlanabilir.
İşte İsmail Hakkı Bey iki millet arasında … istikamet etmekte büyük bir siyasi maharet eseri görmemiş; … İngiliz dostluğunun, bu nedenle etkisinin tekrar tesisi üzerine öteden beri takip ettiği ekonomik çıkarları ihtimal ki kaybedeceği derecede dostluğunu celbe çalışıp temin etmeyi ve bu sayede Almanya’nın müttefiki bulunan Avusturya üzerinde etki edebilmeyi asıl takdir edilmesi gereken bir siyasi maharet eseri addedebileceğimizi söylemişti. İkdam’ın ve Almanya’nın uyuşmasını, …, yönelmesini, değerli bulmasını,.. dediği keyfiyet bu olacaktır.
Yine İsmail Hakkı Bey, Kamil Paşa mesleğini tetkik ederken vaktiyle Bosna ve Hersek’in ilhakına mukabil Yeni Pazar’dan başka tavizler vermek imkânı olduğunu söyleyerek müracaat etmiş olan Avusturya’ya, Babıali’den red cevabı verildiği halde, şimdi bu imkansızın geri alındığını nazarı dikkate getiriyor ve Kamil Paşa politikasını eleştiriyordu. Avusturya dostluğunu da “haklı ve değerli!” (bulmak-tu) bundan ötürü yanlış olacaktır.
İşte şu meseleleri İkdam’ın bakış açısından tetkike başlayalım. Meselede biz kendi menfaatimizi mi muhafazaya çalışacağız yoksa eyabancı devletlerin politikaları keşmekeşi arasında oyuncak mı olacağız? Siyasette en büyük, en kuvvetli dostuklar menfaat birliği esasına dayalı olanlardır. Menfaatleri bir olmayan kavimler arasındaki dostluklar ufak bir ihtilaf ile kaybolabilir. Yine İngiltere ile olan dostluğumuzu böyle menfaat birliği noktalarında görürüz. Binaenaleyh arada dostane münasebetin gittikçe daha kuvvet bularak devam edeceğini ümit ederiz.
Fakat İkdam’ın dediği gibi Türk gazetelerinden bazısı Almanya ve hatta Avusturya anlaşmasınıı tavsiye etmiş dahi olsalar idi bundan İngiltere’ye karşı düşmanlık manası nasıl çıkabilirdi? Bir devletin yalnız bir dostu mu olur? Devlet ilişkilerinde bu kadar sıkı bir kıskançlık olmasına hayret ederiz. Biz İngiltere ile gayet sıkı dostane münasebet beslemekle beraber bütün devletlerle de dost ve iyi geçinmek isteriz. Yabancı devletlerinden hiçbirine karşı –bize tecavüz etmedikleri müddetçe- düşmanca muamelede bulunmak istemeyiz. Binaenaleyh Almanya, Rusya, İtalya, Fransa ve –şimdiki anlaşmazlık düzeldikten sonra- Avusturya dostluğunda İngiltere hükümeti için darılacak bir nokta görmeyiz.
Bu söylediğimiz sözler her zaman için bizce geçerli olacak bir düstur, bir dış siyaset mesleğidir: Her devletle dost geçineceğiz, bize tecavüz etmeyene tecavüz etmeyeceğiz, İngiltere’ye karşı bilhassa dostluk besleyeceğiz, ilişkide olacağız.
Şimdi şu buhran zamanında bu politika ne dereceye kadar tatbik edilebilir? Karşısında bulunduğumuz mesele İngiltere- Avusturya anlaşmazlığıdeğildir. Türkiye-Bulgaristan ve Türkiye- Avusturya anlaşmazlığıdır. Buhran ortaya çıkınca İngiltere devleti hakiki bir dosttan beklendiği üzere derhal lehimizde görüş açıkladı. Osmanlı Hükümeti’nin hukukunu ve milletlerarası dostlukların tecavüzden korunması için iktidarları elindeki bütün araçları kullanacaklarını İngiliz ileri gelen siyasiler açıkladı, hatta İngiltere donanması da Girit hakkında bir “emrivaki” yapılmaması için Adalar Denizi’ne geldi. Bu suretle İngiltere hükümeti Osmanlıların pek derin şükran duygusunu kazandı.
Fakat bize anlaşmazlığın çözümünde İngiltere hükümeti şu suretle hareket edeceksiniz yahut bu suretle hareket edeceksiniz diye bir talimat veriyor mu? Hiç böyle bir talimat verir mi? Mesafeyi ne suretle muhafaza etmek lazım geleceğini biz düşüneceğiz. Bununla biz mükellefiz. İngiltere’nin bize vaad ettiği şu ..: … Buralarını tayin edecek Babıali’dir. Osmanlı Hükümeti Avusturya ile doğrudan doğruya müzakereyi menfaatına uygun görürse zaten Osmanlı menfaatini muhafazadan başka bir şey … etmemiş olan İngiltere’nin buna ne itirazı olabilir? Bunda İngiltere ile dostluğumuzu ihlal edebilecek, .. nokta nedir? Menfaatimiz acaba hangi vasıta ile yani doğrudan doğruya konferansa gitmekle mi yoksa doğrudan doğruya müzakere ile mi temin edilir diye düşünmek ve bu yolda görüş açıklamak acaba niçin İkdam tarafından “İngiltere siyasetine karşı” bir fikir gibi gösterilmek isteniyor? Biz zannediyoruz ki bundan maksat Kamil Paşa politikasında görülmüş bazı tereddüt izleri ve çelişkilere karşı eleştirileri unutturmak için böyle bir kaçamak yolu açmaktan başka bir fikir takip edilmiyor.
Hüseyin Cahit, Tanin, Siyasiyatı Dahili, 29 Ekim 1912
Foto: Babıali Baskını sırasında Kamil Paşa ve zorla istifanamesini imzalatan Enver’in temsili resmi.
- 5 Temmuz 1894 ve 31 Aralık 1928 tarihleri arasında İstanbul’da yayınlanmış, farklı din ve kültürlerin Osmanlı’da bir arada yaşamasından yana günlük siyasal gazete. Sahibi ve başyazarı Ahmet Cevdet Oran’dı. İkdam, II. Abdülhamid döneminde birkaç kez kapatıldı. Gazete, İkinci Meşrutiyet sonrasında İttihat ve Terakki yönetimine karşı eleştirel bir tutum aldı. Tirajı 40 bine kadar yükseldi. 14 Mart 1910’da Yeni İkdam adını aldı. 26 Şubat 1912’den sonra da İktiham adıyla yayımlandı. 10 Ağustos 1912’den itibaren yeniden İkdam adını alan gazetenin başyazarlığını 5 Eylül 1912’de Ali Kemal Bey üstlenmişti.
- İttihatçıların (İT) başını çektiği “belli yabancı mallarını satın almama” kampanyaları. Avustuya’da yapılan fesleri boykot ile başlayan kampanyalar, Rum ve Ermeni mallarını boykotlarla İT’in “Milli İktisat” politikasının bir ayağı haline gelmiştir.
- Babanzade İsmail Hakkı, 1908-1912 ve Nisan-Ağustos 1912 Osmanlı Meclis-i Mebûsanı’nda Bağdat mebusluğu yapmış bir Osmanlı vatandaşı Kürt siyasetçi. 1806 Babanzadeler İsyanı’nı çıkaran Kürt asıllı Babanzade ailesine mensuptur.(Vikipedi)
- Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kâmil Paşa (1833, Lefkoşa – 14 Kasım 1913, Lefkoşa), Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde 4 kez sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamı. Meşrutiyet taraftarıdır ve “İngiliz Kamil” diye adlandırılır kendilerini tamamıyla Almanlara teslim eden İttihatçılar tarafından. Vikipedia, sanatçı Zeki Alasya’nın annesi Seniha Alasya onun yeğenidir, bilgisini verir.