Genelkurmay’ın “Kubilay Olayı” hakkında elindeki belgelerin ilgili siteye konulanlarından yola devam edelim.

Belge 5: Mürtecilere yardım eden Yunus oğlu Kamil’in ifadesi:

Yine el yazısı ile alınan bu ifade, tam manasıyla “kendi ipiyle asılan adam” tragedyasıdır. Tutanakta can alıcı satırlar şöyle:

“… Mürtecilerin (gericilerin) talep ettikleri ipi getirmekle maznun (şüpheli) Menemen’in Hamidiye mahallesinden Yanyalı Yusuf oğlu yirmi beş yaşlarında Kâmil derdest olunarak (yakalanarak) vaka failleri Ali oğlu Hasan’la diğer Mustafa oğlu Hasan’a gösterildikte: Evet bu adam ucuna zabitin başı geçirilen bayrağı direğe bağlamak için bize bir ip getirdi ve o iple sancağı direğe bağladık diye ifadede bulunduklarından merkum (adı geçen) Yusuf oğlu Kamil’in ifadesine müracaat olundukta…”

Bu girişi yaptıktan sonra sorgucular genç sanığın ifadesini şöyle kayda geçerler:

“O gün ben evvela evime gittim korkmamaları için tenbihat (öğütler) verdim. Sonradan ikinci defa bunların yanına gelip ahalinin içine karıştığımda biraz evvel ellerinde getirdikleri zabitin (subayın, Kubilay’ın) kafasını sancak ağacının ucuna geçirdiler sancağı oradaki direğe bağlamak için ahaliden ip istediler. Ben derhal koştum dükkânımdaki küçük bir ipi alıp silahlılara verdim. Bu iple zabitin başı bulunan sancağı direğin yanına dikip bağladılar. Bu işi kendilerinden korktuğum için yaptım.

Silahlı adamlar(!) orada bulunanlardan ip ister, Kâmil korkar ve nalbur dükkânından “küçük bir ip” getirip verir. Silahlı adamlar o ip ile ne yapar? Kubilay’ın ucuna başını geçirdikleri sancak sopasını o iple bir direğe bağlarlar. Ortada “suç” var mı?

Var diyene bir soru: Bu “ip getirme” suçunun cezası ne olabilir?

Yusuf oğlu Kâmil asılarak idam edilir!

Dikkat, Manisa’dan yola çıkılırken iki silah vardı: Bir filinta, bir bağ bıçağı. İfadeler ilerledikçe silah sayısı arttı, “silahlı adamlar” ifadesi girdi tutanaklara!

Belge 6 ve 7: Menemen Telgraf Memuru Nail Bey’in Olaya İlişkin Tanık İfadesi:

Daktilo ile yazılmış ifadedir.

“Saat 7.45’de vazifem başına geldiğim zaman karşıda üçü silahlı üçü silahsız altı şakinin (haydutun) inna fetahnaleke[1] yazılı bayrağın etrafında lâhavle diyerek dolaşmakta olduklarını gördüm. Halka hitaben bu bayrağın altına giriniz girmeyenleri keseceğiz…” dediklerini söyledikten sonra, “Telleri kestik diye bağırmaktalardı. Bendeniz derhal telleri muayene ettim, teller iyi ve İzmir’e malûmat verdim. Bu sırada jandarma kumandanı Fahri bey gelip şakilerle görüştü. Ne görüştüğünü anlayamadım, yalnız Kasaplar Arası’ndaki mevkide halk tarafından alkışlandı… Tahminen on dakika sonra yüzbaşı Mehmet Ali bey geçiyordu, derhal şakilerden biri elini kaldırmak suretiyle durdurmak istedi… Mehmet Ali bey yanlarına giderek bir şeyler görüştüler. Avuttuğu anlaşılıyor. Kendini hükümete (hükümet konağı) attı, onlar yine lâhavle bağırmağa devam ederek dönüyorlardı…”

Bu ifadede açık olarak görülüyor ki, “devlet” olayı duyuyor, çünkü hemen İzmir’e telgraf çekiliyor, telgrafa karşılık gelmiyor ama iki subay eşkıyalarla görüşüyor!

Bu esnada 20-30 dakika geçiyor. Ne polis ne jandarma gönderilmiyor olay yerine ve hükümet konağı olay yerine çok yakın. Binayı Nail Bey görebiliyor ve Mehmet Ali Bey “kendini hükümete” atabiliyor! İfadenin devamında şunlar var:

“Tahminen on dakika sonra Koplay (Kubilay böyle yazılıyor tutanaklarda) beyin kumandasında bir müfreze geldi. Müfreze kumandanı Evkaf’ın Kahvesi önünde … asker süngü taktı, onlar dönmelerine devam ediyor. Beraberce Maarif Kahvesi’nin önündeki büyük ağacın hizasına geldiler. O bir taraftan dönüp de gelen diğer arkadaşı bunların o vaziyetini görünce Koplay beyin arkasından bir silahla vurdu, vurulduğu anda yere düştü, on beş saniye kadar yerde kaldıktan sonra kalkıp doğruca cami tarafına gitti, arkasından takip etmediler. Bir kısım halk bunu görünce dağıldı, hatta telgrafhaneye de halktan bazıları ve o meyanda Ali isminde bir jandarma silahsız olarak iltica ettiler… Jandarmanın ricası üzerine kabul ederek arka taraftaki pencereyi kırdırmak suretiyle kendini çıkardım ve bir mavzer alıp gelmesini de tenbih ettik, maalesef gelen de olmadı. Şakiler tahminen on beş yirmi dakika sonra saçından tutulu olduğu halde zavallı Koplay beyin kesik kafasını getirdiklerini gördük. Bayrağın ucuna geçirirlerken bir şeyler söyleyerek eğildiler ve kesik kelleyi bayrağı (“kesik kelleli bayrağın” olmalı) elektrik direğine bir kırmızı kuşakla bağlandığını gördüm. Koplay beyin kellesi asılı olduğu halde meydanda dönüyorlar, bu dönme içinde bir müddet devam ettikten sonra şakilerden birisi havaya bir el silâh attı. Bilahare alayın aldığı tertibat neticesinde Mahfel tarafına ateş başladı. Saat(a) bakmakta olan uzun boylu siyah pantolonlu hain bir silâh atmak istedi, ateş almadı, meğer içerisinde boş kapçık varmış. Onu çıkarıp yeniden bir kurşun sürerek Peynirci Şükrü efendinin sokak içerisine bir el silâh attı ve kendisi de kenara girdi. İçeriki odada(n) yani posta odasından caminin içerisine baktığım zaman, hapishane yanındaki parmaklıklardan ateş edilmekte olduğunu gördüm. Yalnız orası görülebiliyor, evvelce oradan ateş eden yok idi. Mahfel’den ateş başlayınca, o zaman oradan da başlamıştır. Beşi toplu bir yerde bayrağın altında idiler. Şakilerden ikisi daha vuruldu, biri yaralı kaldı, diğer ikisi de Kasaplar tarafından kaçmıştır ve kaçtığını askerlere bağırdım. Yanımdaki arkadaşlardan havale memuru Veysel, hat memuru Mustafa ve baş kâtip Nuri efendiler vardı. Bildiğim bundan ibarettir; 31/12/930

Nail beyin ifadesinde altı çizilecek nokta şudur: Her şey resmen gözler önünde oluyor!


[1] Muhakkak  biz senin için fetih açtık (Fetih Suresi 1. Ayet)

,

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s