Belge 8 ve 9 “Mürtecilerin bağlı oldukları tarikat mensupları”:
Daktiloda listelenmiş elli isim vardır. İstanbul’dan Bergama’ya, Urfa’dan Adana’ya, Eskişehir’den Kırşehir’e, Manisa’dan Adapazarı’na, Niğde’den Düzce’ye, Polatlı’dan Hendek’e elli insanın; Manisa’dan Menemen’e yola çıkan “Yedi Uyurlar”ın ve köpekleri “Kıtmir”in ülke çapında örgütlülükleri bir ay içinde ortaya çıkarılır!
Bunlardan biri, adı “Kadın Efendi” diye geçen kadının yanına; “Vahdettin’in mutallakası (boşandığı karısı). Fener Yolu’nda Mazhar Osman beyin köşkü civarında oturan Darendeli Mevlût isminde birinin halen nikahında” diye not düşülmüş.
Bu not, irticanın saltanatla “iltisaklı” olduğunu “hissettirecek” kuvvetli bir delil, değil mi?!
Belge 10: Şeyh Esat’ın İbrahim Hoca’yla ilişkisini ifade ettiği mektuplar:
Bunlardan birincisi “eski yazı” bir mektuptur. Yanına “latin harfli” bir çevrim ve günümüz diline aktarımı konulmamıştır. Bu haliyle sanal ortamda sergilenen belge daha “etkili” oluyor.
Ama çevrim ve aktarımı yapınca, “belge”nin sırrı ortaya çıkıyor. Okunabilen yerlerini sökebildiğim haliyle kısacık mektupta şunlar var:
“19 Kanunuevvel 47 tarihli mektuplar vasıl oldu (geldi). Afiyette bulunulduğunu tebşir eyledi (sağlıklı olduğun müjdesini verdi). Memnum oldum, mesrur oldum (sevindim). Hak Teala Hazretleri afiyetlerini daim (sağlığını sürekli) ve muvasalatlarını mükerrer buyursun(tamamına erdirsin)
Bizlere refah-ı sadr (refah üzere) olsun, afiyette ve Aran köyünde Ziya Paşa köşkünde ikamet ediyoruz buranın abı (suyu) havası fevkalade güzel olduğundan sineti sabıka (eski uyuklamalar), … (iki kelime okunamadı) reha … (bir kelime okunamadı). Ali Rıza mahsus selam ediyor efradı ailelerimiz (bir kelime okunamadı) beraber refika (eşiniz) hanıma mahsus selam ederler. İbrahim (iki kelime) buradadır. Hastanede olduğu rahatsızlığı mündefi olmuştur (atlatılmıştır). Lâkin kulağı hastadır. Ankara’dan muayenesi buraya havale edilmiş bulunduğundan bir … (iki kelime) olunmuştur. Netice malûm değildir. Raporda malul (hasta) gösterilirler. (Bir kelime) evvela çıkarır. (Beş kelime) Gelen mektuplara cevap yazmak mecburiyeti var. Hakikat vukuatın fevkindedir (olanların ötesindedir). Binaenaleyh (ondan ötürü) uzun yazmıyorum. Özürlerinizi dilerim. ..”
Belge 11: Şeyh Esat’ın İbrahim Hoca’yla ilişkisini ifade ettiği mektuplarından:
“Canibi Halisanelerine (O zamanların bir saygı ifadesi; “Hilesiz. Katıksız. Saf kişiye” anlamına.)
Mektup vasıl oldu. (Bir kelime okunamadı) Tayin olunduğunu ve kemali afiyette olup haneye nakil edildiğini tebşir etmiştiniz (müjdelemişsiniz) mahzuz (memnun) oldum. (Bir kelime okunamadı) daima afiyette olunuz. (Bir kelime okunamadı) devam edildiğini yazmışsınız. Buna da mesrur oldum (sevindim). Çünkü hastalıktan emniyet hasıl (hastalık tehlikesi kalktıkça) oldukça devamı lâzımdır. Bizler dahi hamdolsun afiyetteyiz. Gördüğünüz gibi biz bir güne kararımız yoktur. Bilcümle muhibleriniz (sevenleriniz) afiyettedirler, selâm ederler. Hüseyin’i ve İbrahim efendileri sormuş idiniz. Onlar dahi afiyeti (Bir kelime okunamadı) buyursun. Kerimemiz (kız evlâdımız) refika hanıma (eşinize) maaile (ailecek) selâm eyleriz. İnşaallah (Bir kelime okunamadı) tekrar görüşürüz.”
Belge 12: Şeyh Esat’ın İbrahim Hoca’yla ilişkisini ifade ettiği mektupların üçüncüsü:
“Canibi Fahametlerine (Büyüğüme)
Mektuplarınız vasıl oldu (geldi). Bir kaza geçirmiştiniz (bir kelime okunamadı) be manen (esas) azmi menna (önleyici azim ile) inşallah mükâfatı maneviyesine nail olursunuz . Aslı mefulü mucib fezayı (gereken asıl işleri çoğaltmaya) rızadan başka çare yoktur. (Bir kelime okunamadı) mahallinde fikirlerinizi dahi müşahade etmiş (gözlemlemiş) olduğunuzu yazmış idiniz. Cenabı Hakka arzı şükran eylerim. Mevlâm hazretleri karibi cismaniyemize (yakınlarımızın bedenlerine) reha (geçim bolluğu/bir kelime okunamadı) buyursun. Hamdolsun bu sene hesabıyla (bir kelime okunamadı)de güzel ab (su) ve havadan hayli müstefit oldum (faydalandım). Altı ay oturdum. Şimdi bir iki güne kadar fakirhanemize avdet ediyoruz (dönüyoruz). Hayır duanızı rica ediyoruz. Ve maaile refika hanıma (ailecek eşinize) mahsus (özel olarak) selamlar ediyoruz. Mahdum (oğul) Ali ve saire selâm ve arzı ihtiram ediyorlar (saygı sunuyorlar).
İbrahim efendinin adresini sormuş idiniz. Manisa’da askeri hastane imamı İbrahim (bir kelime okunamadı) yazarsınız. Bir aydan fazla bu tarafta kaldılar, bilahare mahalli memuriyetine avdet ettiler (memuriyet yerine döndüler/bir kelime okunamadı) anıyoruz ve vücudu (iki kelime okunamadı) sağlam olduğunuzun (iki kelime okunamadı) yok gibidir, Cenabı Hak cümlemize sıhhat afiyet kuvveti hasene (hayırlı kuvvet) buyursun (beş kelimelik son cümle okunamadı.)
Eski mektupların “hal-hatır sorma” kalıbının dışında “suç unsuru” taşımayan bu iki “eski yazı” mektup, ünlü “Kubilay Olayı”nın önemli delili olarak görülmüş ki siteye konulmuş!