Yüzleşme Yazıları
“1912-1922 Döneminde inşa edilen ulus-devlet yapısı… bir entegrasyon yani bütünleşme … bünyesindeki unsurları büyük ölçüde dönüştürerek kendisini inşa eder.[1]”
** ** **
Sevgili Maalouf, senin doğup büyüdüğün ülken Lübnan ve doğduğun şehir Beyrut hâlâ çok dilli, çok dinli ve rengârenk…
Biliyorum; her dilden, her dinden sapıklar o renkleri karartmayı, “tek dilli, tek dinli” bir toplum cehennemi yaratmayı arzuluyor ve bu yüzden çok acılar yaşanıyor sedir ağaçlarının toprağında…
Sevgili Maalouf, benim ülkemde, Rum-Ermeni-Yahudi milletleri “tek dil, tek din” uğruna “yok” mertebesine indirildiği halde, resmi “zihniyet” yüz yıldır Kürtleri de “Türkleştirmek” için savaşıyor, Kürt halkına tarifsiz acılar yaşatılıyor!
“Milletçi” ler de, “ulusçu”lar da, geçen yüz yıla rağmen, Kürt ve Türk ve diğerlerinin “eşit haklı” yurttaşlar olarak bir arada yaşama arzusunu hâlâ kabullenemiyor.
** ** **
Hatırlarsın, “Türkleştirme” , “tek millet” arzusu ve ısrarı, bir iktidar hedefi olarak “İzmir’in kurtuluşu” ertesinde doğmuş değildir, kapalı kapılar ardında dillendirilmesi çok daha gerilere gider demiştim.
“Türdeşlik arzusu”nun yaşadığım şehirde doğumuna işaret eden en net ifadeleri aşağıdaki satırlarla aktarmak isterim:
“Önümüzde yapacağımız çok şey var,.. Yurdumuz elemanlarının tek bir ulus ve tek bir İslam dini fikrini benimsemeleri için çalışacağız, öyle ki çoğunluk ve azınlıklar, Elenler, Türkler, Ermeniler ve Yahudiler söz konusu olmasın, “sizler ve bizler” diye bahsedilmesin… tek bir Müslüman ülke içinde birleşme idealini ön planda tutmalıyız.
Biz tabiat kanunlarına dayanıyoruz… Hissiyat ve din kademeli olarak önemini kaybedecektir. Ardından madde ve menfaat ön plana gelecektir. Ardından madde ve menfaat en ön plan gelecektir…”[2]
Bu lâfları eden bir tıp doktoru değerli Maalouf!
Doktor Mengele gibi Nazi doktorların düşünce öncüsü bir İttihatçı!
Ölümü, İttihatçılar arasındaki iktidar kavgası sonucu “idam” edilmesiyle oldu. O iktidarı kazanmış olsaydı, söyler misin ne değişirdi?
Yumurta-tavuk hikâyesi burada da geçerli. Bilmem ki anlatabildim mi?!
** ** **
Burada biraz duralım sevgili Maalouf ve şunun altını çizelim: “
Hissiyat ve din önemini kaybedecektir…”
Yani duygular, sezişler… Eskilerin his dediği duygu, feraset dediği sezgi önemini kaybedecekmiş…
“Tabiat kanunları hükmettiğinden, şüphesiz Osmanlıların resmi dilinden başkası olması söz konusu olamaz… Devletimiz bu şartlar altında varlığını sürdürecek. Aynı ruhu taşıyan, aynı dili konuşan ve tek bir vücut halinde olacak… Türkiye’nin ayrı etnik ve dilsel bölgelere… dönüştüğünü görmeyi hayal bile etmediğimizi ve öyle bir duruma hiçbir zaman müsaade etmeyeceğimizi aklınıza iyice koymanız gerekiyor…
Daha açık anlatmaya bakıyorum: Bugün, Anadolu’da 3.000.000 kişiyi bulduğunuz tahmin ediliyor. Göründüğü gibi azınlıkta bulunuyorsunuz… Türkler birden fazla kadınla evlenebilecekleri için doğumlar çoğalacak… Şimdi İmparatorluk’un sınırları dışında bulunan milyonlarca Türk’ten büyük bir çoğunluk tabii veya başka yollardan bu topraklara akın edecek…”[3]
Duyguları öldüren, insanlığı öldürür. Duygularını öldürerek “düşünen hayvan” insandan sayılır mı?
Bizde “büyük adam”da duygu zayıflık sayıla gelmiştir…
[1] Ömer Turan, Güven Gürkan Öztan; “Devlet Aklı ve 1915”, s.29, İletişim Yayınları s.18
[2] Mihail Rodas, Almanya Türkiye’deki Rumları Nasıl Mahvetti, s.62-74, “Dr.Nazım Bey ile söyleşi… Söyleşi ilk defa İzmir’de “Genç İzmir” ve 8 Eylül 1908’de, Atina’da “Atina’dan” gazetelerinde yayınlanmıştır.
[3] (age.)