Evet, muhterem okuyucular, Ferit Bey’e (1) kızmayalım, acıyalım. Çünkü son hüsranlardan sonra bu zavallı adamcağızın hakikaten merhamete lâyık olduğuna şüphe etmiyoruz. Aklından zoru olduğuna şüphe eylediğimiz veyahut eylemediğimiz İleri  başyazarının (2) dünkü makalesiyle o da vesvese ediyor. Hürriyet ve İtilâf, fitneci adamlardan meydana gelmiş. Bundan ötürü onları kesmeli, kavurmalı, asmalıymış…

Zavallı Ferit Bey, daha düşünemiyor ki Hürriyet ve İtilâf canavarların en azılısı olan, ejderhaların en müthişi bulunan İttihat ve Terakki ile senelerce pençe pençeye uğraşmış ve çok defa idam sehpalarını boylamış, vatan için, memleket için nöbetini savmıştır. Ferit Bey, bugün taraftar olduğu İttihat ve Terakki komutası namına bir sual soruyor:

Bu adamlar daima muhaliftir. Kendilerine sorarız. Ne istersiniz be adamlar? Cevap vermezler…ilh.”

Halbuki bize “Ne istersiniz” diye sordukları zaman cevap vermek hususunda anlamazlıktan gelmedik. Halkın düşünceleri önünde bir daha cevap verelim:

Ne istiyorsunuz?

  1. Memleketimizi bu kötü duruma getirenlerin cezalandırılması.
  2. İttihat ve Terakki namına bu milletin başına bela kesilenlerin on sene, cennet gibi vatanımızı cehenneme çeviren cani komitenin darmadağın edilmesi.
  3. Gereksiz yere harbe girerek milyonlarca vatan evladının kanına girerek ve en güzel vilayetlerimizin elimizden çıkmasına sebep olanların cezalandırılması.
  4. Harp esnasında vatan için hayatını feda eden askerlerin rızkından, milletin gıdasından çalarak zengin olanların cezalandırılması.
  5. Tehcir ve taktil (topluca öldürme-tu) ile milletin saf ve temiz yüzüne leke sürenlerin her kim ise hemen ortaya çıkarılarak milli namusun iadesi.
  6. İttihat ve Terakki’nin bu memleketin geleceğiyle daha fazla oynamamasını temin etmek.
  7. Bu saydığımız icraatın hemen yapılması …

İşte istediklerimiz! Bu yapılırsa memlekette normal hayat tesis eder. Bu ise yapılmaz. Buna Ferit Bey de taraftar olamaz. Eski efendilerine yeniden çatmış olması itibarıyla bu yolda bir arzu gösterse (de) tabii olarak efendilerinin artık bir daha hizmetkârlarından yana olmalarını sağlayamaz.

Biz verdiğimiz cevapları sırasıyla kaydettik. Bu cevaplarında İfham başyazarının (3) dediği gibi sefilce ve haince olduğunu zannetmiyoruz.

Ferit Bey bu cevabı ağzımızdan kaçıracak olursak kendi idam kararımızı kendimiz imzalamış olduğumuzu söylüyor.

Esasen İttihat ve Terakki’ye muhalif olduğumuz günden beri bu gizli komitenin nazarında idama mahkûm edilmişizdir. Bir kere eline düşmek ihtimali olsa İttihat ve Terakki’nin bize ölümlerden ölüm beğendireceğine şüphe etmiyoruz.

Ferit Bey bilmiyor mu ki şimdiye kadar hak ve hakikat için hayatı hiçe sayarak uğraşan ve memleketin en namuslu, en mümtaz evladı olan muhalifleri artık İttihat ve Terakki kulübü ısıramaz. Bundan sonra tekrar idam sehpası görülmek ihtimali varsa bu muhalifler için değil memleketi bu hale getiren İttihatçılar içindir.

Vatanperverliğin ne olduğunu çok şükür İfham başyazarından öğrendik: “Vatanperverlik  kendinin ve yakınlarının menfaatini hiçe sayarak, milletin refahı için kendi geleceğini feda etmek… Milleti yaşatmak için kendini öldürmek…”

Vatanperverlik buysa Hürriyet ve İtilâf şimdiye kadar bundan başka bir şey yapmamıştır. Hürriyet ve İtilâf İttihat ve Terakki’ye muhalefete başladığı günden beri, bugününü ve geçmişini hiçe saymış, elindekini avucundakini satmış savmış, yemiş… Milletin refahına kendi istikbalini feda etmiş ve milleti yaşatmak için kendini öldürmüş, hem de idam sehpalarında seve seve can vermiştir.

İşte Salih Paşa, işte arkadaşları…

Halbuki vatanperverliğin bu tarif edilen şeklinden hiçbirisine Ferit Bey’in siyasi kişiliğinde tesadüf edemedik. Hürriyet ve İtilâf önde gelenlerinden bir çoğuyla İttihat ve Terakki uyuşmuş veyahut uyuşmak çarelerini bulmuştu. Kimisine talebe tahsisatından ayda altı yüz frank verilmiş, kimisi de geleceğe ait vaatler ile pek güzel avlanmışlardı. Bunlardan dönmeyenler, bükülmeyenler, temayül etmeyenler, sarı sarı liraların, atların, arabaların büyüleyici çekiciliğine kapılmayanlar yüksek makamları hiçe sayarak uzun seneler her türlü mahrumiyetlere katlanmışlardır. Ve bugün Ferit Bey’in imrendiren yüksek makam budur. O namuslu vatan evladının İttihat ve Terakki’ye muhalif bulunmuş olmaları muhaliflerin memleketten bekledikleri yegâne şeref duyduğu övünç nedenidir.

Memlekete fenalık edenleri ta o zamandan anlamışız. Ta o zamandan bu memleketin İttihat ve Terakki elinde mahvedileceğini bilmişiz ve azınlık olsun çoğunluk olsun kanlı, canlı kötü bir kuvvete karşı sesisimizi yükseltmişiz.

Yarın öbür gün bu memleketin tarihçesi yazılırken:

“… Osmanlı devletini bir uğursuz parti elinde inletirken, halkı bin türlü hilelerle avuturken  memlekette bir parti, Hürriyet ve İtilâf Fırkası bu kötülüklere, bu rezilliğe mani olmak için ortaya atıldı. Hayatını hiçe saydı, varlığını feda etti. Kan dökücü çoğunluğuna mukavemet ederek vatanı İttihatçıların elinden kurtarmak istedi…” diye bir kayıt mevcut olursa Ferit Bey’in suçlamalarına rağmen o fırka için bundan şanlı bir iftihar destanı mevcut olabilir mi? Ve işte bu hüsran, bu fikir perişanlığıdır ki biz de zavallı Ferit Bey’e karşı bir merhamet hissi uyandırıyor.

Ferit Bey’in diğer suçlamalarına cevap vermeye lüzum göremiyoruz. Madde tayin etmeden leke savurmak gökyüzüne taş atmaya benzer, yine atana avdet eder.

Ferit Bey bazı şahsiyetleri ağır suçlamalarla boğarak: “Millet uyansa, bunların yeri darağacıdır” diyor.

Hakikaten öyle. Millet uyansa kimlerin mevkiinin darağacı olacağını Ferit Bey görür. Felaketzede bir milletin mukadderatı ile bu derece acımasız bir surette oynayan İttihatçıların kafilesi kendilerini bekleyen intikamı Allah’ın gazabına benzetilen darağaçlarına doğru sürüklenirlerse, o zaman –biz Ferit Bey kadar yanlış fikirleri ayırt edemediğimiz için söylüyoruz- belki yine acırız.

Tabii ki bugün Ferit Bey’e acıdığımız gibi!..

Refii Cevat, Alemdar, başyazı, Alemdar 4 Ocak 1920

  1. Damat Ferit.
  2. Celal Nuri İleri: Kardeşi Suphi Nuri ile kurdukları “İleri” gazetesi başyazarı. ittihâd-ı İslâm anlayışını ve ardından Türk milliyetçiliğini savunmuştur. Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Gelibolu mebusudur ve Malta sürgünleri arasında yer alır.
  3. İfhâm, Ahmet Ferit Tek tarafından 22 Eylül 1912’de Milli Meşrutiyet Fırkası’nın yayın organı olarak İstanbul’da günlük çıkarılmaya başlanılan siyasî gazete. Yayın hayatına 23 Temmuz 1919’da başlamıştır yeniden başlayan gazetenin yazar kadrosunda; Ahmet Ferit Tek, Mehmet Emin Yurdakul, Yusuf Akçuraoğlu, Hamdullah Suphi, Tanrıöver, Ömer Seyfettin, Necip Asım Yazıksız, İzzet Ulvi, Falih Rıfkı Atay gibi isimler yer alır. 6 Mart 1920 tarihine kadar 204 sayı yayınlanır. Gazetenin mesul müdürleri, Yusuf Kenan, Hüseyin Ragıp ve Hasan Vehbi’dir.  İfhâm başyazarı olarak sözü geçen Hüseyin Ragıp Bey olabilir.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s