Ne Kadar Kuvvetli- Ne Kadar Cazibedar (İlgi Çekici)- Ne Kadar Dur-bin (Uzak görüşlü)
(İleri), (Tasvir), (Vakit) gibi İttihatçı gazetelerin hücumuna rağmen Hürriyet ve İtilâf’ın ne kadar kuvvetli olduğunu ve hakikaten milletin sinesinden çıkmış ve yine o sinede yaşamaya azmetmiş bir canlılığa sahip bulunduğunu inkâr edilmez bir surette meydana koymuştur. Hakikatte memleketi darmadağın eylemesine ve bizi bugünkü acı ve elem veren ve hatırlanan zor günlere sürüklemesine rağmen İttihat ve Terakki’nin lütuflar ve bahşişler ile dolu eteğine sarılmaktan bir türlü vazgeçemeyen, hâlâ körü körüne o zorbalar ocağından çıkacak fermanları menfaat eyleyen bazı şahıslar ve topluluklar ulu velinimetlerinin hayali heveslendirmeleri karşısına apaçık bir cesaretle dikilen ve vatanın bağrından o zehirli tiranlıkları sökmeye azim ve yemin eden Hürriyet ve İtilaf’ı tabiatıyla çekemezler; onu yıkmak, milletin gözünden düşürmek; kuvvet ve kudretinden uzaklaştırmak isterlerdi. Bunlar esasen keşif ve icat senedinde; iftiracılıkta, dolandırıcılıkta müthiş bir kudret ve maharet sahibi oldukları gibi Ocak’ın (1) maddi manevi bolca kayırmasına da erişmişlerdi. Gizli olsa bile çetecilerin bu bağrı yanık memlekette hâlâ ne muazzam bir kuvvete malik oldukları inkâr edilebilir mi? İşte bütün o mükemmel teşkilat ve tertibatı bol bol Hürriyet ve İtilaf aleyhinde kullandılar. İnsan yalnız bu son aylarda bilinen sayfaların bu fırka (Hürriyet ve İtilâf-tu) aleyhine yöneltmiş olduğu iftiralar ve hücumları bir araya toplasa ansiklopedi kadar muazzam bir cilt vücuda gelirdi. Bunlara gizli ve açık teşkilatlarıyla matbuat haricinde yaptıkları yalancılıkları da ilave ederseniz; o zaman Hürriyet ve İtilâf’ın mütarekeden beri ne muazzam bir koşuşturma içinde bulunduğunu bir dereceye kadar tahmin ve tasavvur edebilirsiniz. Bütün bunlara rağmen Hürriyet ve İtilaf yenilmedi, Hürriyet ve İtilaf sarsılmadı, Hürriyet ve İtilaf azmini, temkinini, vakarını kaybetmedi. Hürriyet ve İtilaf bundan dolayı muzaffer oldu. Yalnız bu hakikat Hürriyet ve İtilâf’ın öyle karşısındakilerin iddia eyledikleri gibi zayıf olduğuna ve öldüğünü hayal etmeye değil, belki tamamen zinde ve kuvvetli olduğunu ispata yeter.
Ondan sonra Hürriyet ve İtilaf için ilgi çekici, dedik. Hakikatte bu fırka müesseselerinin, çetenin vatanda en hunhar bir altüst etme ve zulüm siyaseti yürüttükleri bir sırada açtıkları cihat bayrağı altına koşuşan ve kalbinde yalnız vatan aşkı ve hürriyet çarpan binlerce fedakar insan ancak takip edilen gayenin yüceliği ve kutsallığının cazibesi sayesindedir ki senelerce insan akıllarını durdurmaya yetecek bin türlü düşmanlığı çıkarmaya; örneğine firavun …de tesadüf edilemeyen zalimlik ve facialara mertçe, Allah’a inanarak göğüs germişler, hapise sürüldükleri, takım takım asıldıkları, kesildikleri, aç, sefil, perişan süründürüldükleri halde yine … kuvveti; nihai zafere karşı mevcut itimatlarını kaybeylememişlerdir. Bu siyasiye ilkeye bundan fazla bağlılık; bir gaye için bundan fazla menfaatı ve ölümü hor görmek görülmemiştir de diyebiliriz. Bu … ; … mihnet seneleri bitip Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın evlatları partiye bağlılıklarını iftihar ederek ilana meydan buldukları halde yine o bağlılığa halel gelmemiş; bu fedakarlar esasen fırkadan şahsi bir menfaat beklemedikleri için; Ocakçılar gibi debdebe ve şan-şöhret değil; fakat belki yine zaruret ve ihtiyaç içinde kalmış olmalarına rağmen fırkalarının ilk gayesine besledikleri sadakatten asla vazgeçmemişlerdir.
Fırkanın yukarıda başlığa koymuş olduğumuz uzak görüşlülüğü meselesine gelince: Son hadiseler bunu kesin olarak ortaya koymuştur. İtiraf etmeli ki Hürriyet ve İtilaf’ın en büyük meziyet ve hasletlerinden birisi de hadisatı ve vakayı –his ve heyecana kapılmaksızın- büyük bir soğukkanlılık ve büyük bir açıklık ile görmek ve sonra patırtıdan, gürültüden uzak bir surette takip edilmesi lazım gelen hat ve hareketi çizmektir. Hürriyet ve İtilaf gerek sürgünlerde ve gerek yabancı memleketlerde bulunan ileri gelenleri feci harp senelerinin olaylarını da bu uzak görüşlülükle takip ederek memleketin yuvarlanmakta olduğunu gördükleri tehlikeler karşısında kan ağlamışlar ve fakat tabii olarak bu belaları engellemek ve ertelemek için bir şey yapamamışlardı. Mütarekeden sonra bedbaht vatana tekrar kavuşulduğu zaman da vaziyeti en iyi ve en soğukkanlı onlar kavramışlar; öyle kimsenin pabuç bırakmayacağı yükseklerde uçuşan lâflardan vaz geçerek kalanı olsun kurtarmak için en işe yarar ve en kestirme çarenin ne olacağını anlamışlardı. Yedi sekiz ay evvel sarayda toplanan Şurayı Saltanat’ta (2) Hürriyet ve İtilaf bu fikri açıkça meydana koymuş ve saltanat ve hilafetin hakları elbette korunmak şartıyla kurtuluş ve refahımızın ancak bilinen bir devletin maddi ve manevi yardımını sağlamak sayesinde temin olunabileceğini … göstermişti.
O zaman; puf böreğine benzeyen bazı milliyetçilerin bu teklif etrafında kopardıkları vaveylayı, yağdırdıkları kötüleme ve ayıplamaları düşündükçe bugün bile –o iftiracılar hesabına- utançtan başımızı eğmeye mecbur oluyoruz:
Hürriyet ve İtilaf korkak imiş, miskin imiş, gerici, milletten kopan imiş, memleket endişesi olmayan ve hain imiş, kısacası vatanı satmış! Bunlar o kadar yüksek sesle ve gürültü ile söyleniyordu ki hakikati ahvale vakıf olmayan biçarelerin bu vaveylayı işittikten sonra:
“Hay İttihat Terakki’nin canına rahmet!” demeleri pek tabii idi.
Netice! İşte sekiz ay, sırf o boş gürültülerle kafa şişirdikten sonra resmen yine o noktaya dönüyor ve Hürriyet ve İtilaf’ın Şurayı Salatanat’ta öne sürdüğü teklifi kabule mecburiyet hissediliyor. Hükümetin (3) İtilaf Devletleri’ne verdiği son muhtıra bunun açık bir delilidir. Eğer araya Ocak’ın o melun ihtirasları karışmayaydı bu teklif açıklanan tarihte kabul edilseydi elbette bugün bu bedbaht memleket bu elim vaziyette bulunmazdı. Şu halde fırkaların içinde en uzak görüşlüsü Hürriyet ve İtilaf imiş demek fazla bir övünmeye mi yorulmalıdır?
İşte düşmanlarının kötüledikleri ve ayıpladıkları Hürriyet ve İtilaf! Bir daha tekrar ediyoruz, Hürriyet ve İtilaf ölmedi, ölmeyecek ve bu mübarek vatanın yaralarını sarmak için onların müstahak gördüklerinden çok kuvvetli ve çok fedakâr yaşayacaktır.
Refii Cevad, Alemdar başyazı, 18 Ocak 1920.
not: Refii Cevad 1890 Şam doğumludur. Galatasaray lisesi mezunudur. 1909’da Alemdar gazetesini çıkartır.1914-1918 yılları arasında İttihatçılar tarafından Sinop, Çorum ve Konya’ya sürülür. İttihatçılar ve Ankara aleyhindeki yazılarından dolayı “Yüzellilikler Listesi”ne alınır (1922) ve yurt dışına sürülür, ancak 1938’de “af”la döner. Yeni Sabah gazetesinden sonra köşe yazarlığına 1953’ten itibaren Milliyet’te devam etmiş, 1968de vefat etmiştir.
- (İttihat ve Terakki ve) Türk Ocakları çevreleri kastediliyor.
- Osmanlı’da Danışma Meclisi.
- Ali Rıza Paşa hükümeti var.