Dünkü Vakit’in başyazarı Ahmet Emin Bey (2) bütün saçmaları karşısında koruduğu o sahte ciddiyeti ile seçimler meselesini değerlendiriyor.

Bu seçimler o derece ciddiyetten uzak bir mesele ki olsa olsa mizah gazetelerine bir büyük sermaye teşkil edebilir. Ahmet Emin Bey’in bu sahte ciddiyetini gördükçe bunun da yine öyle bir gazeteye sermaye teşkil edeceğine şüphe etmiyoruz.

Vakit bu mebusların (3) seçilmesini memnuniyetle karşılıyor. Sonra Sabahattin Bey (4) ile diğer bazı kimselerin azınlıkta kaldıklarını ileri sürüyor.

Azınlık, çoğunluk meselesi malûm olduğu üzere seçimlerde olabilir. Halbuki İstanbul seçimi bir mebus seçimi değildir. Milletin yüzde on sekizini teşkil eden İttihatçıların katıldığı bir gösteriden ibaretti. Bu gösteride de hep olduğu gibi İttihat Terakki oyununu oynadı. Seçim piyesinin son perdesi ıslıklar, yuhalar arasında düştü.

Vakit seçilemeyenlerin seçilmemelerinde isabet olduğunu şöyle yarım ağızla ileri sürüyor:

Sabahattin Bey, kesinlikle adaylığını koymamış.

Reşit Bey zaten aday olarak ortaya çıkmamış, ilh…

Yani bu kimselerin seçilememeleri bu türlü bir hareket tarzını seçtiklerinden dolayı imiş.

Şimdi Vakit’in kaşkarikosuna gelelim:

Vakit meğer İttihat ve Terakki’ye mensup değilmiş. Bunu dün anladık: Şahıslardan arındırılarak seçimlerin geneline bakılacak olursa İttihat artığı faal bir kuvvet halinde el altından işe karışmış. Bu İttihat artığını anlayamadık. Bunlar kimlerdir?

Tanıdık eski elçi Muhtar Bey’i (5) metheden Vakit’e bakacak olursak o İttihat artıklarını pek uzaklarda aramaya lüzum görmüyoruz. Eğer seçimler bu şekilde cereyan etmiyor da kamuoyunda bu türlü bir tesir doğurmamış olsaydı o zaman bu efendiler, böyle mi yazarlardı?

Vakit’le, velinimetleri hakkında sütun sütun methiyelerde yazdıkları parlak cümleleri tekrar ede dururlardı.

Vakit, İttihatçıların fırıldaklarına o derece kayıtsız kalıyor ki bu gibi işlerde şaşılası bir çeviklikle uğraşmayı ve propaganda yapmayı bilen İttihatçıların kamuoyunda fazla bir etkileri olmamasına rağmen durumu idare etmekte etkili olacaklarını ileri sürdüğünü söylüyor.

Bu ne kayıtsızlık?

Talât Paşa’nın fikirlerini yayma aracı olan, Almanların aşırı taraftarı olan Vakit acaba baş başyazarını değiştirmiş mi?

Lütfü Fikri Bey’in istifasına gelince:

Herkesçe malumdur ki Lütfü Fikri Bey hiçbir partiye mal olmamıştır ve olamaz. Eski Mebusan’da da biliriz ki en son dakikada bir hareket yapar ve doğrusu bunu yakıştırırdı. Lütfü Fikri Bey’in dünkü hareketi de böyle oldu. Birden bire zafer sevinciyle sırıtan İttihat ve Terakki’nin ensesine öyle bir tokat indirdi ki evvelki güne kadar etekleri ıslık çala çala koşanlar bugün ıslak tavuk gibi düşünüyorlar.(6)

Ahmet Emin Bey bu gibi nazik zamanlarda kullandığı siyasete yine dönmeye başlıyor. Şimdi yavaş yavaş İttihat ve Terakki’nin aleyhinde bulunmaya başlayarak ona muhalif olan kuvvete yamanmaya çalışıyor. Bunlara o derece alıştık ki ve karşımızda bu iki taraflı kılıç sallayan vatanperver(!)leri o kadar iyi tanıdık ki İttihat ve Terakki veyahut İttihat ve Terakki’nin artıkları olmak üzere kimlerin yakalarına yapışacağımızı pek güzel biliyoruz.

Bu memleketin artık bu adamlar elinde oyuncak olduğu yetişir. Sanki bu vatan on senedir senedi hakani ile tasarruf hakkına sahip oldukları bir çiftlikmiş, bu masum, saf millet bu haydutların elinde esirmiş!

İttihat ve Terakki’ye açıktan açığa girenler hiç olmazsa kanatlarını gizlemezler, halk da kendilerinin ne mal olduklarını bilir, ona göre hareket eder.

Asıl bu vatanı bu hale getirenler sırası geldiği zaman bir gazetenin arkasına saklanarak yeni gelişmelerin terazisinde kah bir kefeye, kah diğer kefeye abanarak fırıldaklarını çevirenlerdir. İttihat ve Terakki’nin ve aylardan beri ona yardaklık eden kodamanlarla finoların bu intihap meselesinde yaptıkları cinayet affolunur şey değildir.

Bütün medeniyet dünyasına karşı koca Osmanlı İmparatorluğu’nu son ve ağır bir leke ile, lekelerin en kirlisiyle, “İttihatçılık” ile tanıtmak istediler.

Buna tabii ki muvaffak olamazlardı. Çünkü Avrupa bizi o kadar yakından seyrediyordu ki çevrilen entrikaların hepsini pek güzel biliyor ve anlıyordu.

Bu seçimlerde bilhassa iki kuvvet çarpıştı. İttihat ve Terakki ve Hürriyet ve İtilâf, İttihatçıların dalaverelerine kurban olan zavallılara acımaktan başka elimizden bir şey gelmiyor.

Evet bu seçimlerde Hürriyet ve İtilâf ile İttihat ve Terakki çarpıştı. Daha doğrusu Hürriyet ve İtilâf neticeden emin bir vaziyette kollarını kavuşturdu, eğlenerek bekledi. İttihat ve Terakki, o barış durumunda memlekette önüne gelene saldıran, savaş halinde bütün dünyaya hırlayan İttihat ve Terakki bütün kuvvetiyle bu sakin ve düşkün kuvvete çarptı.

Cam gibi kırıldı.

Bu kırık parçaları bastonumuzun ucuyla karıştırdığımız zaman bizce zaten kim oldukları bilinenlerin şahsiyetlerini o şeffaf maddelerde daha açıklıkla okuyoruz.

Hepsini biliyoruz, kaşkarikoya hacet yok!…

Foto: Dersim mebusu, İstanbul Barosu başkanı Lütfi Fikri Bey.

Refii Cevad, ALEMDAR BAŞYAZI, 21 aRALIK 1919.

Not: not: Refii Cevad 1890 Şam doğumludur. Galatasaray lisesi mezunudur. 1909’da Alemdar gazetesini çıkartır.1914-1918 yılları arasında İttihatçılar tarafından Sinop, Çorum ve Konya’ya sürülür. İttihatçılar ve Ankara aleyhindeki yazılarından dolayı “Yüzellilikler Listesi”ne alınır (1922) ve  yurt dışına sürülür, ancak 1938’de “af”la döner. Yeni Sabah gazetesinden sonra köşe yazarlığına 1953’ten itibaren Milliyet’te devam etmiş, 1968de vefat etmiştir.

  • 1- yun, dolap, düzen. (argo) yalan.
  • 2- Selanik’te doğdu (1888) . Hukuk Mektebi’ni bitirdi (1910). Ziya Gökalp’in yanında sosyoloji asistanlığı yaptı ve Mehmet Asım Us’la birlikte Vakit gazetesini çıkarmaya başladı (1917). Mart 1920’de  Malta’ya sürüldü. 1923’de Vatan gazetesini çıkardı. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası yanlısı yazılarından dolayı 1925 yılında İstiklal Mahkemeleri’nde yargılandı ve Çorum’a sürgüne gönderildi, Vatan ise kapatıldı. 1925-1935 yılları arasında diğer Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası yanlıları gibi siyasetten uzaklaştırıldı. 1936 yılında Zekeriya Sertel’le birlikte bir süre Tan gazetesini çıkardı. 1952’de bir suikast girişimine hedef oldu. 1972’de İstanbul’da öldü.
  • 3- İttihat Terakki’nin çevireceği dolapları hissettiklerinden ötürü Rum ve Ermeniler seçimlere katılmamıştı. İttihat Terakki’nin “yeni yüzler” ile girdiği, aralarına kattığı az sayıda “İttihatçı olmayan” (Baro başkanı Fikri Bey gibi) isimleri ikinci derece seçmenlere dayattığı; baskı, sindirme ve dalavereler ile çoğunluk sağladığı 1919 Aralık-1920 Ocak seçimleri.
  • 4- Sulh ve Selameti Osmaniye Cemiyeti (Fırkası) kurucusu Prens Sabahaddin.
  • 5- Ahmet Muhtar (Mollaoğlu), daha sonra Ankara Hükümeti’nde dışişleri bakanlığına vekâlet etmiştir.
  • 6- Çevrilen dolapları fark eden Fikri Bey’in istifası kastediliyor.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s