TAN, 20 Ekim 1329 (1913) tarihinde yayına başlar ve altı ay kadar yayınlanır. İlk sayısında amacını ve tuttuğu yolu birinci sayfadan şöyle açıklar.
“Maksadımız; asırlardan beri ihmal ve terk edilmiş bırakılan zavallı Anadolu’da fikri ve toplumsal bir yeni hayata uyanmak mesleğimizde düşüncede aydın, beden olarak zinde, kalbiyle vatana aşık, vicdanen dinine hürmetkar neslin çoğalmasına çalışmaktır.
Şimdiye kadar öksüz evlat gibi her gün daha merhametsiz bir surette hırpalanan ve nihayet cahillik ve ataletin kahredici kâbusu altında ezile ezile bu sefalet durumuna sürüklenen Anadolu şüphe yok ki hakikatin nuruna, hayat ruhuna muhtaçtır.
Fakat bu nur saçılırken ona alışmayanların hakikatin anlaşılmasından gözlerini kamaştırmak ve belki zedelemek ihtimali vardır.
O ruh üflenirken yabancı köklerle bulaşmış olmamasına itina etmek icap eder.
Sosyolojide taklitçilik bir milleti fikren, ruhen korkunç bir anarşiye sevk edebilir. Neticede ırkın büyüklüğüyle beraber mevcudiyeti de tehlikeye düşer. Bu noktayı göz önünde bulundurarak fikri, toplumsal, halkça anlaşılabilecek yayınımız da kanuni gelişmeden sapmayacak, “Levantenizm”gibi fikri hastalıkların, Anadolu’nun saf ve sakin özüne bulaşmamasına da bütün gayretimizle çalışacağız muvaffakiyetimizi tanrıdan umarız.”
Toplam on altı sayfalık derginin üçüncü sayfasındaki “EY TÜRK” adlı hamasi şiirin birkaç dizesi bütünü tarife yeter:
Ey Türk! Ey Yavuzların avare oğlu, ey
Şark’ın emiri ve sahibi, ey namlı ve şanlı nesil
Bak semaya: Gözyaşı, bulut, yıldırım, feryat…
Ey Türk uyan uyan, uyan …
….
Eskilerin mezarını kirletti bir sefil
Namus sözünden cayıp bir kenara çekilen ve hor görülen…
Ey Türk! Uyan, semalara yüksel …
Batının korkak alçaklığına bir şanlı sille vur!..
Üçüncü sayfada “Edirne” şiiri yer alır, “Enver gitsin, Bulgar mı gelsin” günlerinin şiiri. Ondan da sadeleştirilmiş birkaç dize:
Yürüdü ordu heybetiyle şerefle yüklü, vakarlı…
O koca kendini beğenmiş düşmanı okuyla delip, ezerek…
Çekildi kan dökücü düşman, kaçtı…
Bugün muzaffer ve yüksek Edirne kalesine
Şerefli sancağı Türk’ün dikildi işte yine…
Bu şiirler ve bugün kürsülerden iştahla okunan “Bayrakları bayrak yapan” diye başlayan kanlı şiirler İT zihniyetindeki “Devletin Sürekliliği”nin bir resmidir.
Üç de düz yazı yer alır: “Bizde İdeal”, “Ümitsizlik”, “Ziraatta Tekamül Devreleri”.
Geçen hafta yayınladığım 9 Mart 1909 tarihli “Serbest İzmir” ile; Ekim 1913 tarihli “Tan”ı kıyaslayan her göz demokrasi anlayışı ile İT zihniyeti arasındaki farkı görür, görüp de görmezden gelenler dışında.
Bir yılı aşan bir süredir bu kıyaslama için hem İT, hem de İT karşıtı çeşitli yayın organlarından bir dizi yazılar aktardım. Diziyi şimdilik burada noktalıyorum. Sağlıklı, huzur içinde ve İT zihniyetinden toplumun kurtulduğu günler dileğiyle…
Foto: Edirne anısına posta pulu.