BMM, “Ermeni Malları”nı görüşmeyi sürdürmektedir. Maliye bakanına destek olmak için sözü Balıkesir (Karesi) mebusu Basri Bey alır:
“Efendim; … (önergenin) gerek gizli ve gerekse açık herhangi bir oturumda görüşülmesi eski bir şeyin tazelenmesi demektir ki bu kesinlikle doğru değildir… Şimdiye kadar bu kararname yazık ki uygulanmıştır. Hiç olmazsa bundan sonrası için durumu kurtarabilmek gerekir…” (1)
Heyecan doruktadır, gerçekten bir “milli mücadele” verilmektedir. Trabzon mebusu Hasan Bey koşar kürsüye:
“Hıristiyanların terk edilmiş malları yasası uyarınca; savaş sırasında yağmaya uğrayan mallarının kendilerine geri verilmesi için düşmanlarımızın baskısıyla İstanbul Hükümeti’nin yaptığı söz konusu kararname bizim medenî yasalarımıza tümüyle karşıdır ve Mecelle’mizle(2) taban tabana zıttır… Barış işlerine başlamadan önce bu gibi şeyleri temizlemek gerekir…”
“Yağmalanan mallar!” Yağmacıya uygulanan “düşman” baskısı! El insaf! Bu itirafın “zamanaşımı” olur mu?
Maliye Bakanı yine açıklama gereği duyar:
“Efendim; … Bunun geneli hakkında görüşme açmanın uygun olmadığına hak verirsiniz… Bugüne kadar geri verdiğimiz mallar pek azdır. Binde yarım kadar olmadığına göre, bunun için de yeniden birtakım karışıklık doğurmaya bir anlam veremedim…”
“Binde yarım!” Al sana belge! Türkiye Cumhuriyeti’nin elinde Osmanlı Ermeni vatandaşlarına ait mallarınbinde dokuz yüz doksan dokuzdan fazlası var! Bu “ayıp” ile, bu “haram” ile yüz yıl yaşamış olmak ne büyük utanç.
“Pekâlâ biliyoruz ki Meclisi burada oluşturduğumuzda bu gibi kararnamelerle uğraşacak zamanda değildik. Ordu kuracak, düşmanı atacak gibi hayati işlerle uğraşırken, yapılmış olan bazı kararnamelerle uğraşmak için doğal olarak zaman bulamamıştır… Bu kararname denilecek ki şimdiye kadar uygulanmış, şimdiye kadar uygulanarak yapılan bir kötülük varsa doğrudan doğruya bu kararnameyi yayınlayan Hükümete aittir, inşallah ne vakit İstanbul’u ve Trakya’yı da ele geçirir Misakı Millî içinde bağımsızlığımızı elde edersek bu kararnameleri yayınlayarak kötülük edenlerin haklarını onlardan isteriz…”
Son sözler Sinop mebusu Hakkı Hami Bey’e aittir. Sözü edilen kararnameyi yürürlüğe koyanları eleştirmekte ve “Misakı Milli” sınırları içinde “istiklâl” ile, “bağımsızlık” ile “Ermeni ve Rum malları” arasındaki ilişkiyi pek açık ifade etmektedir.
Erzurum mebusu Necati Bey endişelidir:
“Biz bu kararnameyi ortadan kaldırmakla bunu acaba barış masasında [da] kaldırmış olacak mıyız?..”
Gaziantep mebusu Ali Cenani Bey bu soruya itiraz eder:
“Diyorlar ki bu kanunu yürürlükten kaldırmakla bunu kaldırmış olamayız, mesele devletlerarası bir şekle girmiştir. Bundan ötürü esasen burada tartışılması doğru değildir. Bendeniz bu meselenin doğrudan doğruya milletin menfaatiyle ilgili bir mesele olduğuna kanısındayım. Hiç bir zaman İtilâf devletleri ile barış masasında böyle bir şeyi görüşemeyiz. Çünkü bağımsızlığımıza terstir ve katiyen devletlerarası bir mesele değildir. Bu kesinlikle barış masasına giremez. Egemenliğimize aykırıdır. Bu nedenle bu fikir de kesinlikle reddedilmelidir.”
Evet, bu mesele “barış masası”na gelememiş, girememiştir, ama hâlâ dünya gündemindedir.
Bitirirken: 14 Eylül 1922 Perşembe günü İzmir alevler içindedir, yangının ikinci günüdür. Büyük Millet Meclisi, Kurucu Meclis, Gazi Meclis “Ermeni Malları”nı gündemine almıştır ama, ne o gün ne de sonrasında “Büyük İzmir Yangını” hiç gündeme alınmamıştır.
Not: “Ermeni Malları” hakkında önerge veren Antep mebusu Ali Cenani’nin “Ermeni Malları” zengini olduğu pek çok tarihçi tarafından ifade edilir. Değerli Ümit Kurt’un son kitabı “Antep 1915’te de geniş yer bulmuş olmalı. Maliye bakanının da Gümüşhane’nin “Ermeni Malları” zengini olduğu ve BMM hükümetine büyük miktarda borç verdiği çeşitli kaynaklarda yer alır.
- Bu görüşmelerin tamamı için, bkz. T. B. M, M. ZABIT CERİDESİ, Yüz ikinci İçtima, 14.9.1338 Perşembe ve T. B. M. M. Gizli Celse Zabıtları, 14 Eylül 1338 (1922), s.768.
- Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye veya kısaca Mecelle, 1868-1876 yılları arasında Ahmet Cevdet Paşa başkanlığındaki bir komisyon tarafından derlenen İslami özel hukuk kuralları…