“Ama onlar da emperyalistlerle ve onların maşası Yunan kuvvetleriyle el ele verip İslâm İzmirlilere zulüm etmişlerdi!” diye düşünenler az olmayacaktır sanırım. Buna cevabı İzmir’in 9 Ekim 1922 tarihli Ahenk gazetesinde birinci sayfada yer alan haber verecektir:

“Korkunç yangın sebebiyle şehrimizi terk eden ecnebiler birbiri ardına dönmeye başlamışlardır. Şimdiye kadar birçok ecnebi aileleri geldiği gibi bugün ve yarın Rodos’tan, Beyrut ve İskenderiye’den, Marsilya’dan ve İtalya’nın bazı limanlarından ve Adalar’dan gelecek Fransız ve İtalyan vapurlarıyla daha pek çok ecnebilerin gelecekleri işitilmiştir.”

Yani “ecnebi” milletlerden (Levantenler’den), yani “emperyalist”lerden  “istiklâl” değildir hedeflenen, hedef çocuk, kadın, yaşlı ayrımı yapmadan suçlanan Anadolu Hristiyanlarıdır ve diğer “ötekiler” !

Bakın, ilginç bir örnek daha:

İtilâf Devletleri safında yer alan, Amerika Birleşik Devletleri adına 1919’dan itibaren işgal kuvvetleri yüksek komiser olarak görev yapan Amiral Bristol 1927 yılına kadar İstanbul’da ağırlanmış ve ayrılırken törenle uğurlanmıştır. (Akşam, 20 Mayıs 1927, s.1 “Madam ve Amiral “Bristol” Ağlayarak Gittiler” başlıklı haber.)

Hristiyan vatandaşlara karşı “istiklâl mücadelesi”, ne “Montrö Ateşkes Anlaşması” ile, ne “Lozan Barış Anlaşması” ile, ne de Cumhuriyet ilânı ile bitmez, kalan ”Hristiyanlara ve Hristiyan olmayan “ötekiler”e karşı sürer gider.

İstiklâl mücadelesi “sürekli”dir, sonsuz “istikbal”e (geleceğe) uzanır, çünkü bu bir “beka” (hep öyle kalma) meselesidir.

Günümüzde “istiklâl, istikbal ve beka” deyip duran ağızlara bir bakınız, bunların muradı nedir acaba?Bu üçlemenin kapsadığı konularda iktidar ve muhalefet ittifakları nasıl oluyor da “milli birlik-beraberlik” şemsiyesi altında toplanıyor?

“İstiklâl” meselesi efendim, günümüzdeki haliyle Türk-İslâm istiklâli!

6-7 Eylül 1955’te İstanbul ve İzmir, İskenderun ve Çanakkale’de son kalan Hristiyan vatandaşlara karşı yürütülen kitlesel vahşet eylemleri,  Özel Harp Dairesi Başkanı emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun “6-7 Eylül bir Özel Harp işidir” sözleriyle bir “istiklâlci” devlet işi olduğu belgelenmiştir.

6-7 Eylül’deki saldırılarda, resmi kaynaklara göre “Rum, Ermeni ve Yahudi 12 kişi katledildi, yüzlerce insan yaralandı, yaklaşık 400 kadına tecavüz edildi. 4 bin 214 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5 bin 317 mekân saldırıya uğradı…” (“6-7 Eylül bir özel harp eylemiydi” – bianethttps://m.bianet.org )

Mart 1964’te İstanbullu Rumların yanlarına bir bavul ve ceplerine en fazla 20 dolar alarak İstanbul’u terk etmeleri emriyle tarihe “20 Dolar 20 Kilo” diye geçen Rum tehcirini de devletin “sürekli istiklâl mücadelesi” defterine kaydedebilirsiniz.

İstiklâl mücadelesi günümüzde, lâkin yön değiştirmiş olarak sürmektedir.

Cumhuriyet kuruluşuna  kadar Hristiyana karşı verilen “istiklâl” mücadelesi, Cumhuriyet tarihi boyunca önceleri “Türk istiklâli”, günümüzde “Türk-İslâm istiklâli” başlığı altında sürer gelir.

En çarpıcı örneği “Dersim Harekâtı” olan “Türk istiklâl” savaşı, günümüzde Müslüman olanlara yönelmiştir artık!

Kürtlerin çoğunluğu Müslümandır, onlara karşı “beka” uğruna verilen savaş,  “Türk-İslâm istiklâli” savaşıdır.

İstikbalimizin yegâne teminatı budur…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s