Belge 13: Esad efendinin mektubu.
“Mektuplarını aldım. Duygulandım. Cenabı Hak yakın bir zaman için şu ayrılık durumunu kavuşmaya döndürsün. Amin. Eşiniz hanıma ailecek selam yollarım. Pek kuvvetli olan bağlılığı teşekküre değer. Kıskansanız hakkınız vardır. Anlam bakımından beraber olduğu gibi maddeten (dört kelime okunamadı) hazretlerine istirham eylerim. Efradı ailemiz kendilerine selam ediyorlar. Oğlum Ali (okunamadı) dahi mahsusen selam ve ihtiram ederler. Selamlarını yazmış olduğunuz efendilere selamlarımızın bildirilmesi rica olunur. Sarıyer’de kaymakamlık açılıyormuş. Müftülüğü için İbrahim Efendi vasıtalara ve sevenlerimize müracaat etmektedir. Mevlam nasip ederse inşallah yakın zamanda gelir ve (okunamadı)makama oturursunuz. Baki esselamünaleyküm.”[1]
Menemen’de idama mahkûm edilen seksen dört yaşındaki Nakşibendî şeyhi Esat Efendi’nin, eski harflerle yazdığı dört mektuptan birinde yazılı yukarıdaki sadeleştirilmiş italikler. Eski usul selâm-kelâm yazıyor Esad efendi, mektubunda başka bir şey yok.
Diğer üç mektubun bundan hiç farkı yok. Bu mektuplar Esat Efendi’nin Manisa Askerî Hastanesi imamlığından emekli İbrahim Efendi’yle olan ilişkisine kanıt olarak konulmuş siteye! Esat Efendi ile İbrahim Hoca sözde “derviş” Mehmet ve altı kişilik avenesini bu cinayete azmettiren olarak yargılanmıştı. Mektuplar “eski yazı”, keşke “Latin harfi”ne aktarılmış hâli de konulsaydı siteye!
5 gün gibi son derece kısa bir süre sonra, 29 Ocak’da karar açıklanır. Toplam 37 kişi (bir Yahudi mürteci!!!) idama mahkûm edilirken, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilir.
** ** **
Menemen Olayı ile ilgili, İzmir’den Urfa’ya, Arhavi’den Niğde’ye 2.200 kişi tutuklanır ve 33 Kürt yurttaşı kurşuna dizdiren ünlü general Mustafa Muğlalı[2], başkanı olduğu Divanı Harp’te 606 kişiyi yargılar ve elebaşı “derviş” Mehmet’in yanı sıra 36 kişiyi idama mahkûm eder, 27 kişi asılır.
Van’da kışlaya adı verilirken Menemen’deki hizmetleri de düşünülmüş müydü acaba Muğlalı’nın?
Menemenli Yahudi Hayimoğlu Jozef de “irtica destekçisi” diye asılanlardandır!
Kız kardeşi Raşey Biton, 25 Ocak 1931’de Divanı Harp Reisi Mustafa Muğlalı Paşa’ya gönderdiği mektupla kardeşinin affını ister. Mektup şöyledir:
“Divanı Harp Reisi Muhteremi Paşa Hazretlerine Efendim,
Kardaşım Jozef, vatan ve millet haini mürtecileri güya alkışladığından dolayı mevkuf bulunuyor ve müddeiumumi bey dahi cezalandırılmasını istiyor. Her ne kadar kendisi lâzım gelen müdafaasını yapmış ise de şu maruzatımın da nazarı dikkate alınmasını çok istirham ederim: Biz Museviler; bu vatanın minnettar evlâtlarıyız. Vatanımızın refah ve saadeti bizim refah ve saadetimizdir. Sırf vatanda huzur ve asayişin tamamile vücudunu bütün kalbile istiyen bir unsur varsa o da biz Musevileriz. Her zaman da bu vatana faideli olmağa çalıştık, hiç bir vakit siyasî işlere karış¬ madık. Kardaşım da bu zümredendir. Ticaretinden başka hiç bir işe karışmaz. Bütün kasaba ahalisi bunu tasdik eder. Burada cinayet işliyen ve hükümeti cümhuriyeye isyan eden ahlâksız ve seciyesiz adamlarla kardaşım ne manen ve ne de maddeten ve hatta ne de dinen ve mezheben bir alâka ve rabıtası ve menfaati yokki bunlara kalen veya maddeten müzahir olsun.” Bunu hiç bir zaman ne akıl ve ne de Heyeti Âliyenizin yüksek vicdanı kabul edemez. Kardaşımın o sırada evde bulunduğunu bütün komşular bilir. Yalan ihbarda bulunanın ahlâki hüvviyeti memleketten sorulur ve ayni zamanda kardaşımın gösterdiği şahitlerle muvacehe yapılırsa ve maruzatımla da mukayese yapılırsa hakikat meydana çıkacaktır. Adaletinizden emin olarak istirhamatımın nazara alınmasını ve dolayısile tahliyesini gözyaşlarımla istirham ederim Muhterem Paşa Hazretleri.”[3]
Ne dersiniz, hukuki midir Menemen Divan-ı Harp yargılamaları? Hukuk mu önde gelir “devletin bekası” mı? Hukuku terk eden devlete ne denir? Sorular zincirlenir gider.
Mustafa Muğlalı’nın naaşının gördüğü itibara (!) ne dersiniz?
Bu memlekette hak-hukuk değil, egemenden taraf olmaktır tayin edici olan.
Bu kötü miraslardan kurtulmak için geçmişle yüzleşmek gerekiyor. Hazır “helâlleşmek” üzerinden bir giriş yapılmışken bir “ilk adım” önerisinde bulunmak isterim.
“Menemen Vak’ası – Şehit Kubilay Olayı” ilk “helalleşme” gündemi olabilir. Belki de parlamentodaki tüm partiler, yüzleşmeye giden yolda “helalleşme”nin bu ilk adımında oybirliğiyle davranır. Barışa, eşitliğe belki de buradan varılır…
[1] Genel Kurmay ATASE Arşivi; D4, F3-12
[2] 1947 yılında emekli olan Muğlalı, 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti milletvekillerinin çabalarıyla mahkemeye verilip yargılanır. 33 insanın kurşuna dizilmesi olayında sorumluluğu olduğuiçin yargılanıp idama mahkûm olur. Aldığı ceza, yaşı nedeniyle yirmi yıl hapis cezasına çevrilir. Askeri Yargıtay’da karar bozulur, ancak ikinci yargılamayı göremeden 11 Aralık 1951 tarihinde hapishanede vefat eder. Edirnekapı Şehitliğine defnedilir!!!
1988 yılında, Edirnekapı Şehitliğinde bulunan mezarı törenle “Devlet Mezarlığı”na nakledilir ve 1997 yılında itibarı iade edilir! 1998 yılında Harp Akademileri Komutanlığı’nın bahçesindeki “Kahramanlar Geçidi”ne büstü dikilir!
2004 yılında adı Van’daki Kara Kuvvetleri’ne bağlı “Özalp Tabur Sınır Komutanlığı Kışlası”na verilir! ve kışlanın adı “Orgeneral Mustafa Muğlalı Kışlası” olarak değiştirildi. Tepkiler üzerine 2011 yılında kışlanın adı “Şehit Astsubay Erkan Durukan Kışlası” olarak değiştirilir.
[3] Serdar Korucu, Avleremoz, “Menemen Olayı’nda İdama Mahkum Edilen Hayimoğlu Jozef”, 23 Aralık 2016