Yüzleşme Yazıları

Merkezi hükümet, Saray‘ içerdeki potansiyel düşmandan korkuyordu ve sadece birkaç ay önce kıyı şeridini yakan nefret ateşini tekrar alevlendirme konusunda hiç endişelenmiyorlardı. İktidardaki İttihat ve Terakki Partisi Türkiye’nin tüm sıkıntıları için ekonomik olarak başarılı Yunanlıları (Rumları-tu) suçlayan broşürler basmıştı. Yunanistan bizim dinimizin, tarihimizin, onurumuzun, atalarımızın mirasının ve her şeyden fazla bizim varlığımızın düşmanıdır.”

Diye yazıyor “Kayıp Cennet Simirna”da ve İzmirli Rumlardan alışveriş edilmemesi için “boykot” çağrısı yapıyor;

“Bir Yunanlıdan ya da Yunanlıya benzer birinden hiçbir şey satın almamalısınız… Ancak bu yolla dinimize ve mirasımıza sahip çıkabiliriz.”[1]

                                                      **       **       **

İttihat Terakki’nin örgütlediği “boykotaj”ı ilerici ve hatta liman kâhyası emriyle hamalları da kattığı bu “tek milletçi-istiklalci” boykot hareketini “işçi sınıfı” eylemi olarak niteleyip perdelemeye kalkışacak kadar ileri giden resmi tarihçiler vardır!

“Dinimiz ve mirasımız” için, İzmir’in dünya kapitalizmi ile bu kafa kafaya gelişini, “milleti hakime”ye yani altı yüz yıllık İslam millet hâkimiyetine bir “saldırı” olarak görenler kurtuluşu “istiklâl”de, yani potansiyel düşman olarak gördükleri “öteki”lerden kurtuluşta görürler.

                                                  **       **       **

14 (27) Temmuz 1908’de Meşrutiyet’in yeniden yürürlüğe sokulmasının üstünden iki ay bile geçmeden “müsavat”ın, yani eşitliğin İslâm milletinin içine sinmediğini yeni ortaya çıkan“Köylü” adlı bir İslâm millet gazetesi, şu cümle ile ifade eder:

“Müslümanlar diğer vatandaşlarının ağabeyisi yani büyük kardeşleridir…”[2]

Ağabeyidir, sever de döver de, değil mi ya!

Doktor Nazım’ın eş zamanlı olarak sarf ettiği “Yurdumuz elemanlarının tek bir ulus ve tek bir İslam dini fikrini benimsemeleri için çalışacağız, öyle ki çoğunluk ve azınlıklar, Elenler, Türkler, Ermeniler ve Yahudiler söz konusu olmasın…” cümlesi yanında Köylü’nün “büyüklük” iddiası ne kadar “naif” kalıyor, değil mi?

                                                     **       **       **

“İstiklâl”e “kurtuluş” deyip geçmek, bir ezberdir, zarfı açmadan içindekini okumak gibidir! “İstiklâl” kavramına “kurtuluş” veya “bağımsızlık” deyip geçmek, o kavramı zamanı ve zemininden bütünüyle koparmaktır. Bu kopuşla, Cumhuriyet neslinin geçmişi karanlığa gömülür, geleceğini serbestçe tayin hakkına set çekilir. Nasıl mı?…”[3] diye sormuşum eski yazılarımın birinde sevgili Maalouf.

Bu sorunun cevabını çekinmeden arayıp bulmak, bu topraklarda “demokrasi”nin, kadın-erkek eşitliğinin, “eşit haklı yurttaşlık” düzeninin yerleşeceği temeli oluşturacaktır, sanırım…


[1] Giles Milton,”Kayıp Cennet, Smyrna 1922, Hoşgörü Kentinin Yıkılışı, s.56, Şenocak Yayınları, 2009

[2] “Hakimiyet Meşrutiyet”, başyazı, Köylü gazetesi,30 Eylül 1908)

[3] www.talatulusoy.com, “İstiklal” Nedir (10)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s