Yüzleşme Yazıları
“Azınlıkların en doğal tepkisi, dar topluluk aidiyetlerini (partikülarizm) beyan edip onun içine kapanmaktır, onu aşmaya çalışmak değil…”[1]
Benim şehrimde durum pek öyle değil… Çünkü, Müslüman olmayan her millet paşalar ve beyler için “azınlık”tır, ama “azınlıklar”ın toplamı “Müslümanlar”dan çoktur ve içine kapananlar “hakim millet” Müslümanlardır!
İslâm milletin İzmir’de “azınlık” olma hâli, yani hem “milleti hakime”den olup hem “azınlık” olma hali; şehrime nefretle bakan, “Gâvur İzmir” diyen İslâm millet beylerini, paşalarını deli eder değerli Maalouf?!
** ** **
Son zamanlarda karışık mahalleler görülmeye başlansa da, yüzyıllarca İslâm ve diğerlerinin mahalleleri hep ayrı ama çarşı ortaktır.
“Smyrna’da loncaların başındaki kişiler genelde Müslümandı. Müslüman ve Hıristiyanlar, örneğin boya ve marangoz loncalarında birlikte çalışırlardı.”[2]
Hızla gelişen tarımı, ticareti, sanayisi gittikçe daha “kozmopolit” bir şehre dönüştürür İzmir’i. Çok dilli tabelalarla süslenir çarşıları.
Kimi zenaatkarlar loncalarda bir aradadır ve dahası İslâm beyleri arasında bile ücretli Hristiyan işçi çalıştırılmaya başlanır. Meselâ;
“İmparatorluğun en zengin kişilerinden olan Karaosmanoğulları 18.yy’ın büyük bir bölümünde, 1816’ya kadar Manisa mütesellimi olmuş, Güneybatı Anadolu ve kervan ticaretini kontrol etmiş, merkezi hükümet için vergi toplamış, topraklarında çalışsınlar diye adalardan ve Peloponez yarımadasından Rumları çağırmış ve hatta onlar için kiliseler inşa etmişlerdi.”[3]
Özellikle İzmir’in her dinden aydınları ve sanatkârları birlikte çalışmaya, birlikte üretmeye, birlikte yaratmaya başlar.
“Ergatis” gazetesine rehberlik eden, pek çok İzmir gazetesinde yöneticilik ve yazarlık yapan, Türkçe anadilli Hristiyan Çürükçüoğlu Nikolaki gibi; Birgili İstavri Fikri gibi, Panayot Mümtaz gibi…” hukukçular, aydınlar bu beraberliğe işte ve siyasi hayatta yaşatanlara örnektir.
Panayot’un çıkardığı “İmtiyaz” dergisinde, başlığın sağında ve solunda Kur’an ve İncil’den birer ayet vardır!
İkinci “Dede Efendi” diye nam salan Rakım (Elkutlu) Hoca yüzlerce besteyi, yanı başındaki bir diğer bestekâr ve sazende, Yahudi milletten Santo Şikari ile meşk eder.
“Uygarlık” dediğine, çok dilli ve çok dinli, lâkin eşit haklı yurttaşlığa örnek bunlar değil midir değerli Maalouf?
** ** **
“İzmir’deki eğitim kurumları, 1870’ten 1922’ye kadar altın çağını yaşamıştır…”[4]
Herve Georgelin’in bu saptaması İslâm millet dışındaki İzmirlilerin eğitim kurumları için geçerlidir.
İslâm millet eğitimde bir yüzyıl geriden gelir. İzmir Sultanisi (İdadi- Lise) ancak 1890’da, İnas İdadisi ise (Kız Lisesi) 1915’te kurulur.
Kimi İzmir’in İslâm zenginleri, çocuklarını (Ermeni Katolik okulunda okuyan Halit Ziya Uşaklıgil/ Uşşakizade Halit Ziya gibi), “gâvur” okullarına gönderir.
Gelişen hayat içinde İzmir uygarlık hedefine yönelir, “karışıp- görüşmeye” başlar, amma…
Bugün şehrim, tam da işgalden kurtulmuş iken, Ermeni mahallesinin üç-beş yerinde aniden yükselen o alevler, İslâm mahallesini Allah’ın lütfu olarak koruyan o ateş, Rum ve Ermeni Ortodoks millet mahallelerini Allah’ın gazabı olarak küle eder.
Ortada yakalanmış zanlı, yargılanmış suçlu yoktur.
100 yıldır “İstiklâlciler ve Kurtuluşçular”, “İslâmcılar ve Laikciler” her vesilede hep bir ağızdan bağırır, bayram ederler:
“Ermeni (veya) Rumlar yaktı” diye suçluya işaret eder, bir delil gösteremeyince, suçlu “rüzgâr” olarak kayda geçer.
[1] Amin Maoulof-Uygarlıkların Batışı sf.62-69
[2] Philip Mansek, , LEVANT, Akdeniz’de İhtişam ve Felaketler, Everest Yayınları, 2011. s44
[3] Philip Mansek, , LEVANT, Akdeniz’de İhtişam ve Felaketler, Everest Yayınları, 2011. s.58
[4] Herve GEORGELİN, “Smyrna’nın Sonu” s.67, Birzamanlar Yayıncılık 2008.